Dün sabahın erken saatlerden itibaren ajanslara düşen bir haber Afrika ülkesi Burkina Faso’da olağan dışı bir askeri hareketlilik başladığını haber veriyordu.
Esasen haber kimseyi şaşırtmamıştı. Zira Burkina Faso’da Fransa’nın kışkırtmasıyla sık sık askeri darbeler yaşanıyor.
Batı Afrika Burkina Faso, 1896’dan bağımsızlığını kazandığı 1960’a kadar Fransa sömürgesinde kaldı. Ancak Fransa, eski sömürgesi üzerindeki gölgesini kaldırmamakta ısrarcı.
Gelin şimdi ülkeyi istikrarsızlığın pençesine atan Fransız destekli darbeleri ve Fransa’nın bölgedeki durumuna kısaca bir göz atalım…
20 milyondan fazla nüfusa sahip Burkina Faso’nun yüzde 61’i Müslüman, yüzde 23’i Katolik Hristiyan, yüzde 16 ise yerel dinlere mensup. Ülkenin resmi dili hala Fransızca.
Ülkedeki darbe tarihi oldukça eski. Öyle ki, bağımsızlığını kazandığı 1960’dan 6 yıl sonra ilk askeri darbe yaşandı. 14 Haziran 1970 yılında onaylanan yeni anayasa ile dört yıllık bir geçiş dönemi başladı. Bu anayasadaki anlaşmazlıklar neticesinde 1977 yılında yeni bir anayasa hazırlanıp onaylandı ve 1978’de yapılan seçimlerde Sangoule Lamizana başkan seçildi.
Ülke 1980 yılında bir darbeye daha şahitlik etti. Ülke tarihine bakıldığında darbelerin peş peşe yaşandığı görülüyor. 1980’deki darbeden 3 yıl sonra 1983’te yeni bir darbe daha meydana geldi.
Fransa’nın ayak izleri: 60 yılda 10 darbe
Burkina Faso, bağımsızlığını kazandığı 1960'dan bu yana 10'a yakın askeri darbe gördü ve sık sık dış müdahalelere maruz kalmakla itham edildi. Dış müdahalelerde gözler hep Fransa’ya çevrildi.
Son bir yıl içinde gerçekleştirilen darbelerde de Fransa’nın parmağının olduğu sık sık konuşuldu. Hatta 23 Ocak 2022’de gerçekleştirilen darbeden sonra Paris merkezli yayın yapan Afrika Intelligence internet sitesi, Fransız diplomatların Eylül 2021'den bu yana ordunun yönetime el koyması senaryoları üzerinde çalıştığını ve Paris yönetiminin 23 Ocak'ta eski Cumhurbaşkanı Roch Christian Kabore'ye ülkeden acil şekilde ayrılmasını sağlamayı teklif ettiğini iddia etti.
Haberde, Kabore'yi komşu ülkelerde güvenli bir yere getirme konusunda çalışmaların yapıldığı ancak onun bunu reddettiği aktarıldı. Paris'in Kabore ile 23 Ocak'ta tüm gün irtibat halinde olduğu ancak dün bu irtibatın kesildiği bildirildi. Elysee Sarayı'nın bu iddiaları yalanladığı belirtildi.
France 24'ün haberinde değerlendirmelerine yer verilen Fransız gazeteci ve yazar Antoine Glaser, Kabore'nin Fransa'ya karşı mesafeli olduğunu kaydetti. Kabore'nin Fransa'yı orduyu yeniden düzenlemesine karşı çıkmakla suçladığını ifade eden Glaser, Burkina Faso'da Kabore'nin Yarbay Paul-Henri Sandaogo Damiba'ya yakın askerleri yaklaşık 15 gün önce tutuklaması nedeniyle darbenin yaşanmasının beklendiği yorumunda bulundu.
Glaser, Fransa'nın Kabore'yi terk ettiğini düşünmediğini belirterek, "(Burkina Faso'nun) eski Cumhurbaşkanı Blaise Compaore'yi Fildişi Sahili'ne götüren Fransız özel kuvvetleriydi." dedi.
Antoine Glaser, "Fransa'nın (Burkina Faso'da 2015'teki darbe girişiminden sorumlu General) Gilbert Diendere'ye destek verdiği doğrudur. (Fransız Dış İstihbarat Birimi) DGSE'nün Ouagadougou'daki platformunu bölgedeki gizli operasyonlar için kullandığı doğrudur ancak bunun Fransa'nın Roch Kabore'yi desteklemediği anlamına gelmez." ifadesini kullandı.
Terör ve darbe
Geçtiğimiz gün yaşanan son darbe ise, ülkenin kuzeyinde gerçekleştirilen terör saldırısını protesto etmek için halkın sokaklara çıkmasıyla tetiklendi.
Öyle ki, 27 Eylül’de yaşanan 11 askerin öldüğü, 50 sivilin kaybolduğu terör saldırısının ardından, ekonomik başkent Bobo-Dioulasso'da sokaklara dökülen yüzlerce kişi, Geçiş Dönemi Devlet Başkanı Yarbay Paul-Henri Sandaogo Damiba'yı istifaya davet etti.
Yarbay Damiba, 24 Ocak'ta darbeyle iktidarı ele geçirmiş, 2 Mart'ta geçiş sürecinin cumhurbaşkanı olarak atanmıştı.
Hatırlamakta fayda var. Fransa terör örgütleriyle mücadele bahanesiyle 2013’ten itibaren bölgede bulundurduğu askerlerini geçtiğimiz aylarda geri çekmişti.
Yaklaşık 10 yıl önce patlak veren güvenlik krizi nedeniyle bugün Sahel dendiğinde akla ilk silahlı terörist grupların saldırıları geliyor.
El Kaide ve DEAŞ bağlantılı gruplar Mali, Nijer ve Burkina Faso'nun paylaştığı ve "Liptako Gourma" adı verilen sınır hattında her yıl yüzlerce kişinin ölümüne neden olan saldırılar düzenliyor.
Terör örgütleri, uyuşturucu, silah, akaryakıt kaçakçılığı gibi yasa dışı yollardan elde ettiği ciddi gelirlerle faaliyetlerini her geçen gün artırıyor.
Pozisyon kayıpları devam ediyor..
Dünyanın en yoksul ülkelerinden kabul edilen Nijer, Mali ve Burkina Faso ise darbeler ve iç karışıklıklar gibi nedenlerle ordularına yeterli bütçeyi ve ekipmanı sağlayamıyor, bu örgütlerle mücadelede yetersiz kalıyor.
İşte Fransa en fazla terör saldırısına maruz kalan söz konusu üç ülkede 10 yıldan fazla bir süre asker bulundurdu. Mali’de sokak protestoları ve yönetimin talepleriyle ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Zira ülke yönetimi Fransa’yı terör örgütlerini bizzat desteklemekle suçluyordu.
Öte yandan Fransa, büyük bir hezimetle sonuçlanan Sahel operasyonlarının sonucunda Mali’yi Rus paralı milis grubu Wagner’i yerleştirdi.
Fransa her ne kadar halihazırda Ukrayna’da faaliyetlerde bulunan ve Mali’de pozisyon kazanan Wagner’e karşı sesini yükseltse de 2020’de Hafter’i destekleyen Wagner milisleriyle aynı safta yer aldı. Mali’de pozisyon kaybeden Fransa, şimdilerde Burkina Faso’da yoğun faaliyetlerde bulunuyor. Ancak bu ülkede de Fransız karşıtı sokak gösterileri yaşanıyor.
Geçtiğimiz aylarda Fransız büyükelçi ülkedeki durumu “sivil savaş” olarak niteleyince Fransa karşıtları sokaklara döküldü.
Burkina Faso'nun başkenti Vagadugu'daki Nation Meydanı'nda "M30 Naaba Wobgo Hareketi"nin" çağrısıyla toplanan eylemciler, Fransa'nın Vagadugu Büyükelçisi Luc Hallade'ın ülkeden ayrılması ve Fransa ile yapılan anlaşmaların sona erdirilmesi için gösteri düzenledi.
TRT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.