Cezayir halkı uzun, zor ve acı dolu bir savaşın ardından 5 Temmuz 1962’de bağımsızlığına kavuştu.
Kuzey Afrika ülkesi Cezayir’in üzerindeki Fransız emelleri, 19. yüzyılın başına kadar uzanıyordu. O yıllarda Cezayir, bir Osmanlı eyaletiydi ve Dayı Hüseyin Paşa tarafından yönetiliyordu. Fransa’nın ilk işgal hareketi 1827’de başladı. Aynı yıl Fransa, Navarin’deki Osmanlı donanmasını yaktı. Bu olaydan kısa bir süre sonra 1828’de Osmanlı-Rus Savaşı başladı. Böylece Osmanlı’nın, Cezayir’e yardım etmesi imkansız bir hal aldı.
İşgal ve ayaklanma
Cezayir’in asıl işgali, 14 Haziran 1830’da başladı. İşgal sonrası ülkede hemen ayaklanmalar başladı. Bunlar ülkenin tamamına yayılmasa da 1847’ye dek sürdü. Fransa, Cezayir’i işgal ettikten sonra sistematik bir çalışma başlattı. Ülkenin yerli halkını yönetmek için “Arap Büroları” ismiyle askeri merkezler kuruldu. Bunlar bir çeşit askeri sıkıyönetim merkezleriydi. 1870’te Cezayir yönetimi, Fransa İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Bu durum, 1871’de 200 kadar kabilenin başkaldırmasına neden oldu. Fransız ordusu, bu kez ülke geneline yayılan ayaklanmayı bastırmak için son derece acımasız davrandı. Cezayir kan gölüne çevrildi. 1881’de çıkan üçüncü ayaklanma da aynı yöntemle bastırıldı.
Ulusal kimliği unutturma çabaları
Askeri zulüm altında ezilen Cezayir halkı, sosyal ve kültürel yöntemlerle de işgal altında tutuluyordu. Fransızlar, halkın Müslüman ve Arap kimliğini yok etmek için çeşitli politikalar izledi. Arapça ve Berberice yerine Fransızca hakim dil haline getirildi. Müslüman kimliği unutturmak için misyonerlik faaliyetlerine geçildi. Nüfus yapısını değiştirmek için de Avrupa’dan Cezayir’e göç teşvik edildi. 1945’de II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle Cezayir halkı arasında yeni bir kıpırdanma başladı. Bazı şehirlerde halk, bağımsızlık talebi ile sokaklara çıktı. Fransızlar, bağımsızlık isteyenlerin üzerine ateş açarak halkı püskürttü.
İsyan ateşi yakılıyor
Cezayir’in uzun yıllar boyunca varlık gösterilemeyen bağımsızlık çabalarında dönüm noktası 1954 yılı oldu. Katolik Fransızların 1 Kasım’da dini bayramlarını kutladıkları gün Cezayir Kurtuluş Savaşı patlak verdi. Fransız yerleşimcilerin evleri, askerlerin nöbet noktaları ve karakollar ateşe verildi. Pek çok kentte eşzamanlı olarak bombalar patladı. Bu kez ülkenin bir kısmı değil, tamamı bağımsız Cezayir için ayaklanmıştı. Kısa sürede 100 bin kişi bağımsızlık savaşına katılmak için gönüllü oldu.
Bu dönemde Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinin başlamasında etkili isimlerden biri olan Abdülhamid Bin Badis’in şu sözleri savaşın sloganı oldu:
"Arapça dilim, İslam dinim, Cezayir ise yurdumdur."
Fransız ordusu, sömürge yönetiminden kurtulmak isteyenlere geri adım attırmak için hiç olmadığı kadar acımasız yollara başvurdu. Hava kuvvetlerinin bombardımanından kimyasal silah kullanımına, işkenceden toplama kamplarındaki toplu infazlara kadar pek çok yöntem kullanıldı. Buna rağmen Cezayir halkı bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmedi.
132 yıl sonra gelen özgürlük
1 Kasım 1954’te başlayan ayaklanma ve peşinden gelen çatışmalar, 19 Mart 1962’de ilan edilen ateşkese kadar devam etti. Sekiz yıl boyunca devam eden çatışmalar, 1.5 milyon Cezayirlinin hayatına mal oldu. Bir başka ifadeyle, 10 milyonluk Cezayir halkı, nüfusunun yüzde 15’ini bağımsızlık yolunda kaybetti. Cezayir’de ateşkesten sonra başlayan süreç aylar sonra tamamlandı. Halk 5 Temmuz 1962’de resmen bağımsızlığına kavuştu. Böylece 132 yıl süren sömürge yönetiminin de sonu geldi.
Fransa'nın Cezayir’deki “kanlı izleri”
İkinci Dünya Savaşı bitmeden kısa zaman önce bağımsızlık vaadiyle Fransa saflarında savaşan Cezayirlilerin başlattığı gösterilerde binlerce Cezayirli, Fransız askerleri tarafından öldürüldü. Tarihe "8 Mayıs 1945 Setif ve Guelma" katliamı olarak geçen olaylardan Cezayir'in bağımsızlığını kazandığı 1962'ye kadar şiddet olayları sistematik şekilde devam etti.
Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda 1,5 milyon kişi Fransızlar yüzünden hayatını kaybetti.
Fransa'nın, 1830'dan beri Cezayir toplumunu kültürel anlamda da bir soykırımla baş başa bıraktığı biliniyor. Cezayir'in kendi mahalli kimliğinin dışında 300 yıllık Osmanlı tarihinin de büyük ölçüde ortadan kaldırılmasına neden olan Fransa, ülkede birçok kültürel ve dini eseri kendi tasarrufunda istediği gibi dönüştürdü.
Paris'teki müzede saklanan kafatasları
Fransa'nın başkenti Paris'teki İnsan Müzesi'nde, dünyanın pek çok yerinden getirildiği belirtilen 18 bin kafatası bulunuyor.
Kimlik tespiti yapılan 500 kafatasından 36'sının, 19'uncu yüzyıl ortalarında, Fransa'nın Cezayir'i sömürgesi altına almaya başladığı dönemde öldürülen Cezayirli mücahitlere ait olduğu belirlenmişti.
İnsan hakları örgütleri ve tarihçiler, Fransa'nın 1830-1962 yıllarındaki sömürge döneminde Cezayirlilere yönelik katliamlar gerçekleştirildiğini ve yüz binlerce kişinin tehcir edildiğini belirtiyor.
Fransız etkisine karşı mücadele
Ülkede, bağımsızlığın 60. yıl dönümünde çeşitli alanlarda Fransız etkisine karşı verilen mücadelede gelinen nokta tartışılıyor.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Savunma Bakanlığı tarafından çıkartılan "El-Ceyş" adlı dergi için kaleme aldığı yazıda ülkedeki Fransız etkisine işaret etti.
Tebbun, "Başta eğitim olmak üzere istisnasız her alanda, ülkemizin bağımsızlık sonrasında karşı karşıya kaldığı durumu unutmamalıyız." ifadelerini kullandı. Cezayirlilerin sömürge döneminde okuma yazmadan mahrum bırakıldığını belirten Tebbun, o dönem halkın yaklaşık yüzde 90'ının okuma yazma bilmediğine dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Tebbun dönemi, bir yandan Fransa ile ilişkilerde karşılıklı açıklamalar nedeniyle gerilime sahne olurken, diğer yandan Gençlik ve Spor Bakanlığı, Mesleki Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve son olarak Kültür ve Sanat Bakanlığının yazışmalarında, açıklamalarında ve tabelalarında Fransızca yerine Arapça kullanılmaya başlandı.
Cezayir'in üçte biri Fransızca konuşuyor
Uluslararası Frankafoni Örgütünün bu yıl açıkladığı verilere göre, Cezayir'deki 45 milyon nüfusun yaklaşık 15 milyonu Fransızca konuşuyor.
Cezayir'de son yıllarda birçok bakanlık Fransızca yerine Arapça kullanımına geçerken, eğitimde İngilizceye yer verilmesi de gündemde. Cumhurbaşkanı Tebbun, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından 19 Haziran'da yaptığı açıklamada, ortaokul düzeyinde İngilizce eğitimine başlanacağını duyurdu.
Cezayir Ulu Camii
Cumhurbaşkanı Tebbun, Ağustos 2020'de Cezayir Ulu Camii'nin açıldığını duyurdu. Yetkililer, bu caminin, Suudi Arabistan'daki Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi'den sonra dünyanın üçüncü büyük camisi olduğunu belirtti.
Caminin yapıldığı başkent Cezayir'in El-Muhammediye Mahallesi'nin seçiminin de sembolik bir anlamı vardı. Cami, Fransız Kardinali Charles Lavigerie adına 1886'da sömürge döneminde inşa edilen misyonerlik okulunun enkazı üzerinde yükseltildi.
TRT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.