KKTC’nin 1985’te yapılan Anayasası, Cumhuriyet Meclisi’ndeki 4 siyasi partinin uzlaşısıyla ilk kez değişiyor.
4’ü yeni eklenen, 19’u var olan maddelerde değişiklikle hazırlanan “Anayasa Değişikliğine İlişkin Yasa”, 29 Haziran’da halkoylamasına sunulacak.
Halkın referandumda “evet” demesi halinde yeni Anayasa ile, temel hak ve özgürlükler keyfi biçimde sınırlanamayacak, kamu görevlileri siyaset yapabilecek, yasama dokunulmazlığı daraltılacak, milletvekilleri servet beyanı vermedikçe ant içemeyecek, çocuk hakları Anayasa güvencesi altına alınacak; yargının daha hızlı ve etkili çalışması sağlanacak.
Komite aşamasının ardından Meclis Genel Kurulu’nda madde madde görüşülen ve bütünü Meclis Genel Kurulu’nun 5 Haziran’daki birleşiminde oybirliğiyle kabul edilen Anayasa Değişikliğine İlişkin Yasa, aynı gün Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun onayına gönderilmiş, Cumhurbaşkanı yasayı dün onaylamıştı.
KKTC Anayasası, 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan etmesinden sonra kurulan Kurucu Meclis tarafından hazırlanmış ve 5 Mayıs 1985’te yapılan halkoylamasında yüzde 70.18 “evet” oyu ile yürürlüğe girmişti. 164 madde ve 13 geçici maddeden oluşan Anayasa, 1975 tarihinde onaylanan Kıbrıs Türk Federe Devleti Anayasası’na benzemekle beraber yeni cumhuriyetin gereklerini düzenleyen yeni hükümler de içeriyordu.
MECLİS DIŞINDAKİ BAZI PARTİLER ONAY VERMEDİ
Cumhuriyet Meclisi’nden uzlaşıyla geçen Anayasa değişiklikleri, Meclis dışındaki bazı partiler ve bazı sivil toplum örgütlerinin onayını alamadı. BKP ve YKP, şu ana dek “Anayasa değişikliğine hayır” diyen partiler oldu.
Anayasa değişikliklerinin, sivil toplum örgütleri ve halk nazarında “çok cılız bir paylaşıma tabi tutulduğunu” iddia eden bu çevreler, değişiklik önerileri içerisinde yer alan bazı olumlu değişikliklerin de Meclis’teki oylama esnasında çıkartıldığını savunuyor.
Meclis’teki siyasi partiler CTP-BG, DP-UG, UBP ve TDP ise, onay verdikleri Anayasa değişikliklerinin yaşam bulmasını istiyor.
Yapılan değişikliklerin, ihtiyaçların çok gerisinde kalan yürürlükteki Anayasa’dan daha kötü olmadığını savunan değişiklik savunucuları, tümü arzulandığı gibi olmasa da değişiklik önerisinde “evet” diyerek bir değişim süreci başlatılması gerektiğine inanıyor.
GEÇİCİ 10. MADDE VE VİCDANİ RETTE UZLAŞAMADILAR
“Temel haklar”, “Meclis’in işlerliğinin ve güvenilirliğinin artırılması” ve “hesap sorma mekanizmalarının güçlendirilmesi” başlıkları altında toplanan değişen veya yeni eklenen 23 madde arasında, “çocuk hakları, bilgi edinme hakkı; kamu görevlilerinin siyaset yasağının kaldırılması; milletvekillerine, eşlerine ve çocuklarına mal ve servet beyanı zorunluluğu, yasama dokunulmazlığına sınırlama; Sayıştay, Ombudsman ve mahkemelerle ilgili düzenlemeler” dikkat çekiyor.
Anayasa değişikliğiyle ilgili çalışmalar komite aşamasındayken gündeme gelen geçici 10. maddenin kaldırılması, vicdani ret için Meclis’in yasal düzenleme yapabilmesinin önünü açacak düzenlemeler; azınlık hakları, Meclis’in toplantı yeter sayısının 17’ye düşürülmesi;, belediye başkanlığı süresinin üç dönemle sınırlandırılması gibi konularda ise uzlaşı sağlanamadığı için bu konular yasada yer almadı.
ERHÜRMAN: “ANAYASAMIZ İHTİYAÇLARIN ÇOK GERİSİNDE”
Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirinin sorularını yanıtlayan ve değişikliklerin neler olduğu, ne anlama geldiği hakkında açıklama yapan Anayasa değişikliğiyle ilgili komitenin üyesi, CTP-BG Milletvekili, Hukukçu Tufan Erhürman, yürürlükteki Anayasa’nın ihtiyaçların çok gerisinde kaldığı konusunda kimsenin kuşkusu olmadığını söyledi ve yapılan değişikliklerin önemini vurguladı.
Erhürman, bugünkü şartlarda halkın; ya arzu ettiği değişikliklerin bir kısmı yoktur diye referandumda hayır diyeceğini ve ihtiyaçların zaten gerisinde kalmış 1985 Anayasası ile belirsiz bir geleceğe kadar yaşamaya devam edeceğini; ya da değişikliklere “evet” diyerek bir değişim süreci başlatacağını söyledi; “Benim tercihim ikincisi” diye ekledi.
NEDEN BAZI MADDELER DEĞİŞTİRİLEMEDİ?
Anayasa’yı değiştirmek için Meclis’te 34 milletvekilinin onayına ihtiyaç olduğunun unutulmamasını isteyen Tufan Erhürman, eleştirilerin başında gelen geçici 10. maddenin, vicdani ret hakkının, azınlık haklarının Anayasa değişikliklerinde yer almamasının nedeninin de bu olduğuna işaret etti.
“YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER, YÜRÜRLÜKTEKİNDEN DAHA KÖTÜ DEĞİL”
Erhürman, “Bana göre, bir anayasa değişikliğine ‘hayır’ demenin temel gerekçesi, yapılan değişikliğin ülkeyi ve toplumu yürürlükteki anayasadan daha kötü duruma getirecek olmasıdır. Şu ana kadar, yapılan herhangi bir değişikliğin yürürlükteki anayasada yer alandan daha kötü olduğuna dair herhangi bir iddia duymadım” dedi.
Kendisinin de “şu da değişseydi daha iyi olurdu” dediği çok madde bulunduğunu ifade eden Erhürman, yapılan değişiklikler arasında, bugünkünden daha kötü hiçbir şey olmadığını vurguladı.
NELER DEĞİŞTİ?
Tufan Erhürman, Anayasa’da “insan hakları (temel haklar), Cumhuriyet Meclisi’nin daha verimli hale getirilmesi, Meclis’e ve milletvekillerine güvenin artırılabilmesi ve hesap sorulabilirlik ve yargının daha etkili ve hızlı çalışması” başlıkları altında toplanabilecek dört başlıkta değişiklikler yapıldığını söyledi.
“İNSAN ONURU İLK KEZ ANAYASA’DA”
“İnsan onuru” kavramının ilk kez bu değişiklikle KKTC Anayasası’na girdiğini ve bunun uluslararası belgelerde de yer alan; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) de kararlarında teknik ölçüt olarak kullandığı önemli bir kavram olduğunu belirten Erhürman, “Bu kavramın Anayasa’da yer alması, AİHM’in insan onuru kavramını esas alarak verdiği kararların da bizim iç hukukumuza aktarılabilmesi olanağı sağlayacak, son derece önemli bir değişikliktir” dedi.
Anayasa’da halen temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma sebeplerinin çok geniş olduğunu belirten Erhürman, takdir yetkisinin aşılıp keyfilik noktasına ulaşıldığını yani yasa koyucunun dilediği her hakkı dilediği gibi sınırlayabildiğini söyledi. Erhürman, yapılan değişiklikle, yasa koyucunun sınırlarının çok daraltıldığını ve ölçülülük, demokratik toplum düzeninin gerekleri ve hakkı etkisiz hale getirecek sınırlama yapmama kurallarına uyması gerekeceğini anlattı.
“TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER KEYFİ BİÇİMDE SINIRLANAMAYACAK”
Erhürman, “Artık yasa koyucu, keyfi biçimde, Anayasa’da düzenlenen temel hak ve özgürlükleri sınırlayamayacak” dedi.
Tufan Erhürman, ölüm cezasının Ceza Yasası’ndan sonra Anayasa’dan da çıkarıldığını belirterek; buna “zaten uygulanmıyordu, bu makyaj bir değişiklik” şeklinde yapılan eleştirileri şöyle yanıtladı:
“ÖLÜM CEZASI VE ÖLDÜRMENİN MEŞRU KABUL EDİLDİĞİ HALLER KALDIRILDI”
“Bir kere, ölüm cezası gibi bir cezanın bu çağda Anayasamızda bulunması yeterince sıkıntı verici bir şey. Ama bunun dışında gözden kaçırılan bir şey daha var. Şu andaki yürürlükteki maddeye bakınca, birçok başka sebeple de öldürme meşru kabul ediliyor. Mesela ‘ayaklanmanın bastırılması sebebiyle’ diye bir şey var. O hallerin tümünü çıkardık. Yani şu anda bir insanı öldürmenin meşru kabul edilebileceği tek durum, meşru müdafaa halidir. Bunun dışında hiçbir öldürme fiili meşru kabul edilemez. 15. maddeye dikkatle bakılırsa, çok ciddi değişiklikler yapıldığı görülecek.”
Tufan Erhürman, Anayasa’ya ilk kez çocuk haklarıyla ilgili bir düzenleme eklendiğini; “bunları yasayla da düzenleyebilirdiniz” şeklinde eleştiriler aldıklarını kaydederek, şöyle konuştu:
“ÖNEMSENEN KONULAR ANAYASA’DA DÜZENLENİR Kİ DEĞİŞTİRMEK KOLAY OLMASIN”
“Elbette bir takım şeyler yasada da düzenlenebilir, tüm temel haklar düzenlenebilir ama Anayasa Hukuku’nun temel mantığı nedir? Bir takım önemsediğiniz şeyleri Anayasa’da düzenlersiniz ki, bunları değiştirmek kolay olmasın. Bunlar normatif açıdan yasalardan daha üstün olsun, dolayısıyla yasa koyucuya da emir verebilsin. Çocuk haklarını Anayasa’da düzenlemek, yasa koyucuya ‘çocuk polisi, çocuk mahkemesi kavramını geliştir, çocuk ceza infaz kurumları kur’ yönünde emir vermek anlamına gelir. Çocuklar hiçbir ayrım gözetilmeksizin yasa önünde eşit olacak. Oysa bugün evlilik içi doğan çocukla, evlilik dışı doğan çocuk arasında ayrım var.”
ÇEVRE DAVALARINA AÇILIM
CTP-BG Milletvekili Tufan Erhürman, “çevrenin korunması” başlığında yapılan düzenlemeyle, çevre davalarını artık herkesin açılabileceğini vurguladı; şu andaki Anayasa maddesine göre, meşru menfaati doğrudan etkilenenlerin idari dava açabildiğini hatırlattı.
Anayasa’da çevreyle ilgili şu anki maddeyle sadece denizlere atık atılamayacağı anlamı çıktığını; bunun “çevreye atık atılamayacağı” şeklinde düzenlendiğini belirten Erhürman, artık biyolojik çeşitliliği korumanın da devletin, tüzel ve özel kişilerin görevleri arasında yer alacağını söyledi.
Erhürman, çevre hukukunun “katılımcılık, önleyicilik ve kirleten öder” ilkelerinin de Anayasa’ya girdiğini ve bundan böyle devletin, tüm faaliyetlerinde bu ilkelere uyması gerekeceğini belirtti. Erhürman, böylece vatandaşın, olası tehlikelere karşı önceden uyarı yaparak dava açabileceğini anlattı.
KAMU GÖREVLİLERİ SİYASET YASAĞI KAPSAMINDAN ÇIKARILDI
Anayasa uyarınca kamu görevlilerinin halen siyasi parti kuramadığını ve partilere üye olamadığını; siyaset yasağının kamu görevlileri için mutlak bir yasak olduğunu kaydeden Tufan Erhürman, yapılan değişiklikle, kamu görevlilerinin yasak kapsamından çıkarıldığını belirtti. Erhürman, yargıçlar, savcılar, silahlı kuvvetler ve polis mensupları, Sayıştay Başkanı, üyeleri ve denetçileri, Ombudsman, Ombudsman Dairesi Müdürü ve denetçileri ile 18 yaş altındaki küçüklerin parti kuramayacağı ve partilere üye olamayacağı kuralının ise devam edeceğini bildirdi.
Erhürman, siyasi partilere üye olabileceği Anayasa’yla düzenlenen kamu görevlilerin, partilerin hangi organında görev alabileceğinin ise yasayla düzenleneceğini, yasa ile kamu görevlilerine siyasal partilerin yürütme ve yönetim organlarında görev yapma hakkının ancak ödeneksiz izne ayrılma koşuluyla verilebileceğinin de Anayasa’da yer alan değişikliklerden biri olduğunu söyledi.
Anayasa’daki dilekçe hakkının genişletildiğini; “idarenin dilekçeye verdiği cevapta, o cevaptan hoşnut olmayan vatandaşın hangi süre içinde nereye başvurabileceğini de yazması” kuralı eklenerek, yol göstericilik sağlandığını belirten Erhürman, bilgi edinme hakkının da yasadan sonra Anayasal bir hak olarak düzenlendiğini vurguladı.
“SERVET BEYANI AZIMSANAMAYACAK BİR DÜZENLEME”
Tufan Erhürman, Anayasa’da ikinci grup değişikliklerin Meclis çalışma usulleri konusunda yapıldığını belirterek, Meclis toplantılarının 17 milletvekiliyle başlaması için düşünülen değişikliğe UBP ve TDP’nin karşı çıktığını ve bunun gerçekleşemediğini hatırlattı. Erhürman, bu değişikliği, hükümeti denetleyen organın (Meclis’in) toplanmasının hükümetin inisiyatifine bırakılmaması düşüncesiyle yapmak istediklerini anlatarak “Bugün Meclis 26’yla toplanıyor, yani hükümet isterse toplanıyor, istemezse toplanmıyor” dedi.
Erhürman, servet beyanı konusundaki düzenlemenin ise azımsanamayacağını; servet beyanına anayasal yaptırım getirildiğini vurguladı. Erhürman, yemin etme şartı olarak getirilen bu yenilikle, milletvekillerinin kendilerinin, eşlerinin ve velayetleri altındaki çocuklarının mal ve para varlığına ilişkin yazılı servet beyanlarını vermedikçe ant içemeyeceğinin düzenlendiğini anlattı. Erhürman, görev sürelerinin sonunda da aynı şekilde yazılı servet beyanının şart olduğunu; bu yükümlülüğü yerine getirmeyenlerin veya yalan beyanda bulunduğu Yüksek Seçim Kurulu tarafından saptananların yeniden milletvekili adayı olamayacağını söyledi.
Böylece milletvekilliği süresince servetinde fahiş bir artış olup olmadığının anlaşılacağına işaret eden Tufan Erhürman, “Bunun önemli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
YASAMA DOKUNULMAZLIĞI DARALIYOR
Yasama dokunulmazlığının daraltılmasının da çok önemli maddelerden biri olduğunu kaydeden Erhürman, uzun yıllar boyunca görev yapan bir milletvekilinin bu sürede işlediği suçtan dolayı yargılanamadığını; yapılan değişiklikle milletvekillerinin de yargılanabileceğini; mahkum olursa da cezasını çekeceğini, tek istisnanın yasama faaliyetleri sürebilsin diye yargılama süresince milletvekillerinin tutuklanamaması olduğunu anlattı.
Tufan Erhürman, yapılan bir başka değişiklikle her uluslararası anlaşmanın Meclis’in onayına sunulması gerekeceğini belirterek, böylece kamuoyunun haberdar olup hükümetin daha çok denetlenebileceğini ifade etti. Erhürman, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda insan haklarını daha fazla koruyan hükümlerin esas alınmasının da Anayasa’ya eklendiğini belirtti.
OMBUDSMAN ATANMASINDAKİ KİLİTLENME ÇÖZÜLECEK… OMBUDSMAN’A RE’SEN HAREKETE GEÇME YETKİSİ
Ombudsman’ın atanamaması sıkıntısının aşılması için atamanın Meclis tarafından yapılması ve yetkilerinin de genişletilmesi için düzenlemeler yapıldığını anlatan Erhürman, Ombudsman’ın şikayet üzerine hareket etmesi yanında re’sen de harekete geçebilmesi yetkisinin verildiğini söyledi.
Erhürman, sadece hukuka uygunluk denetimi yapan Ombudsman’ın yetkileri arasına, insan haklarının da eklendiğini ifade ederek, polis de dahil tüm idari birimlerin Ombudsman’ın denetim alanına alındığını bildirdi.
YEREL YÖNETİMİ ZARARA UĞRATAN YÖNETİCİNİN GÖREVİNE MAHKEME KARARIYLA SON VERİLEBİLECEK
Tufan Erhürman, yerel yönetimlere seçilenlerin hukuka aykırı işlemleriyle yerel yönetimi yıllık bütçesinin en az onda biri tutarında zarara uğratmaları hâlinde, Sayıştay’ın veya Başsavcılığın başvurusu üzerine, Yüksek İdare Mahkemesi kararıyla görevlerine son verilebileceği kuralının da yeni Anayasa’da yer aldığını belirterek, bu yöndeki başvuruyu Sayıştay ve Başsavcılığın yapabileceğini anlattı.
Tüzük ve yönetmeliklerin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla, tüzükten mağdur olmayı beklemeden iptal davası açılabileceğinin Anayasa’daki yeniliklerden biri olduğunu ifade eden Erhürman, yeni bir maddeyle de YÖDAK’ın Anayasa’ya girdiğini ve üniversitelerin özerkliğinin güvence altına alındığını belirtti.
SAYIŞTAY’A MALİ ÖZERKLİK
Şu anda bütçesinden yapacağı her harcama için Maliye Bakanlığı’ndan onay alması gereken Sayıştay’ın özerk hale getirildiğini söyleyen Erhürman, Yüksek Mahkeme’deki yargıç sayısının artırılması imkanının ve yargıda uzmanlaşma yönünde düzenlemelerin de yenilikler arasında yer aldığını ifade etti.
YARGIÇ SAYISININ ARTMASININ YOLU AÇILDI
1985’teki dava sayısıyla bugünkü dava sayısının aynı olmadığına işaret eden Erhürman, yargıç sayısının 7’yle sınırlı kalmasının yargıda ciddi sıkıntı yarattığını; yapılan düzenlemenin bunu aşmayı amaçladığını; ayrıca çocuk, ticaret ve iş mahkemeleri gibi uzmanlık mahkemelerinin kurulmasının da Anayasa’ya girdiğini anlattı.
Erhürman, insan haklarının ihlali nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı da getirildiğini belirterek, “Anayasa değişikliğinin ilk metninde ‘herkes’ başvurabilir demiştik ama yürütülen kampanyada ‘Rumlar da başvurursa ciddi sorunlar yaşanacak’ denildi ve bazı siyasi partilerin karşı çıkmasıyla bunu ‘her yurttaş’ olarak değiştirdik. Bence ‘herkes’ olması doğrudur. İnsan hakları konusunda herkese karşı sorumluluk vardır. Ama şu andaki Anayasa’yla kıyaslayınca, hiç olmazsa yurttaşların böyle bir hakkı olması son derece önemli bir ileri adımdır” diye konuştu.
DAVA AÇMA HAKKI KAYBOLMAYACAK
Çoğu zaman avukatların bile, bazı davaların hangi mahkemede açılması gerektiği konusunda zorluklar yaşadığını; Yüksek İdare Mahkemesi’nde açılması gereken bir dava, Kaza Mahkemesi’nde açılırsa dava sonunda “yetkisizlik” kararı verilmişse, 75 günlük dava açma süresi de aşıldığı için vatandaşın mağdur olduğunu anlatan Erhürman, Anayasa Mahkemesi’ne verilen yetkiyle, dava hakkının kaybolmayacağını ve sonuçta nerede dava açılması gerektiğini Anayasa Mahkemesi’nin söyleyeceğini bildirdi.
Tufan Erhürman, Yargıtay kararlarının son söz olduğunu, AİHM’den “adil yargılama yapılmadı” kararı çıksa bile yeniden yargılama yapılamadığını belirterek, yapılan değişiklikle yeniden yargılamanın önünün açıldığını söyledi.
İdare mahkemeleri kurulacak olmasıyla sistemin biraz rahatlayacağını; dava açma süresindeki 75 günlük sınırın kamu yararı varsa aşılabileceğini belirten CTP-BG Milletvekili Erhürman, idari işlem veya ihmalde zarar gören vatandaşın farklı mahkemelerde 3-4 dava açması gerektiğini, bunun da en iyi ihtimal 10 yıl aldığını anlattı. Yapılan değişiklikle, tazminat davasının da (idari işlemin iptali istemiyle açılan) ilk davayla birlikte açılabileceğini kaydeden Erhürman, yolun ciddi şekilde kısaldığını vurguladı.
Erhürman, bir diğer değişikliğin ise, özel durumlarda mahkemeye, duruşma yapmadan, idareye emir verme olanağı (Mandamus emri) tanınması olduğunu, bunun pratiklik getireceğini açıkladı.
ANAYASA GEÇİNCE NELER YAPMAK GEREKİYOR?
CTP-BG Milletvekili, Hukukçu Tufan Erhürman, Anayasa değişikliğinden sonra birçok madde konusunda hızla yasal çalışmaların ve bütçe çalışmalarının başlatılması gerekeceğini söyledi.
Örneğin çocuk mahkemeleri kurulması için bina, personel ve bütçe gerekeceğini; ayrıca çocuk yargılama usullerinin belirleneceği yasa hazırlamak gerekeceğini anlatan Erhürman, Meclis’in de, kamuoyunun da yeni Anayasa’nın gereklerinin yerine getirilmesi için baskı yapması gerekeceğini ifade etti.
“EVET” VEYA “HAYIR” DERKEN…
Erhürman, Anayasa değişikliği konusunda vatandaşlara şu çağrıyı yaptı:
“Biz Anayasa değişikliğini 1985’ten beri yapmamış veya yapamamış bir toplumuz. Anayasamızın, bugünün ihtiyaçlarının çok gerisinde kaldığı konusunda hiç kimsenin kuşkusu yok. Bu şartlarda, tercih etmemiz gereken şey şu: Ya arzu ettiğimiz değişikliklerin bir kısmı yoktur diye tamamen hayır deriz ve zaten şu anki ihtiyaçların gerisinde kalmış 1985 Anayasası ile belirsiz bir geleceğe kadar yaşamaya devam ederiz; ya da ‘bugün için bu değişikliklere ‘evet’ diyerek değişim sürecini başlatırız ve bunun yaratacağı motivasyonla diğer değişmesi gereken şeylerin de kısa süre içinde değişmesinin önünü açarız. Benim tercihim ikincisinden yanadır. Bütün arzu ettiklerim içinde yoktur diye Anayasa’yı hiç değiştirmeme tercihini ben kullanmam.
Ayrıca şunu görmek lazım: Anayasa’yı değiştirmek için Meclis’te 34 milletvekiline ihtiyaç var. Geçici 10. maddenin, vicdani ret hakkının, azınlık haklarının Anayasa değişikliklerinde yer almamasının nedeni de bu.”