Takvimler 27 Eylül’ü gösterdiğinde uluslararası haber ajanslarına oldukça ilginç bir son dakika gelişmesi düştü… İsveç ve Danimarka kara sularındaki iki farklı noktada doğal gaz boru hattından sızıntılar başlamıştı.
Söz konusu sızıntı Rusya'dan Almanya'ya doğal gaz taşıyan Kuzey Akım 1 boru hattındaydı. Avrupa ile Rusya arasındaki enerji krizinde ellerin giderek yükseldiği, kışın kapıya dayandığı bu dönemde yaşanan bu olay doğal olarak akıllara ‘sabotaj’ ihtimalini getirdi.
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken her ne kadar gaz akışı olmasa da Kuzey Akım 2 hattında da sızıntılar tespit edildi ve sonrasında ülkeler arasında ‘birbirini suçlama’ yarışı başladı… Peki gerçekte neler oldu? Söz konusu sızıntılar kaza mıydı yoksa sabotaj mı? Eğer bir sabotaj varsa fail kimdi? Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı ile bu soruların yanıtını konuştuk.
Faili net olarak bilmek çok zor
Belki de sonda söyleyeceğini en baştan söylüyor Doç. Dr. Darıcılı ve “Failin kim olduğunu elde net bir bilgi olmadan bulmak neredeyse imkansız” diyor. Ancak istihbarat savaşlarının geldiği noktayı anlatmak için derin sularda yaşanan mücadeleye farklı pencerelerden bakarak daha net bir resim oluşturmaya çalışıyor.
Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 hatlarının milyarlarca Euro değerinde yatırım bedeli var. Sızıntılar Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri için alarm zilleri anlamı da taşıyor. Polonya Başbakanı sızıntıların sabotajdan kaynaklandığını öne sürerken; Danimarka ve İsveç bu iddiayı ‘kuvvetli ihtimal’ olarak ele aldıklarını duyurdu.
Sonra sözü AB yetkilileri aldı. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, saldırının kasti olduğunun kanıtlanması halinde ‘mümkün olan en güçlü tepkinin verileceğini’ taahhüt etti.
Geçtiğimiz gün Alman İstihbaratı olaya yeni bir boyut kazandırdı ve “Sızıntıların sabotaj olduğuna dair çok net emareler var” bilgisini paylaştı.
Vladimir Putin ise tüm bu açıklamaları ‘tahmin edilebilir, ahmakça söylemler’ olarak niteledi. Rusya Devlet Başkanı, patlamaya ilişkin “Anglo-Saksonlar yaptırımlara doydu, şimdi sabotajlara başladı. Kuzey Akım boru hatlarını patlattılar” diyerek suçlunun ‘batı’ olduğunu yineledi.
Sızıntılar kime yarıyor?
Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı, sızıntıyı çift taraflı bir madalyon üzerinden anlatıyor. İlk tarafta ‘Tüm bunlar ABD’nin işiyse…’ tezi var. “Eğer Washington yönetimi Almanya’ya ‘bizim lehimize olan tutumundan asla taviz verme. Pozisyonunu koru’ mesajı vermek istiyorsa böyle bir adım atabilir” diyor.
Almanya’da çoğu çevrenin ‘Neden bu kadar keskin bir şekilde tarafımızı belli ediyoruz?’ türü eleştirileri olduğunu anımsatıyor Darıcılı. Hem enerji hem de ekonomi açısından türbülansa giren Almanların ‘muhtemel bir gevşemesinin’ böylesine bir olayla önüne geçilebileceğinden bahsediyor.
Daha net bir ifadeyle ABD tarafının böyle bir eylemle, “Rusya’ya tam bağımlı olmaktan kurtul. Ukrayna’ya verdiğin desteği de artır. Eğer siz onlarla anlaşırsanız bile gaz ülkenize ulaşmayabilir” mesajı verebileceğine işaret ediyor.
ABD’nin ya da Putin’in söylemiyle Anglo-Saksonlar’ın bu yönde bir adımının Rusya için de anlamları olduğunu da pas geçmiyor Darıcılı. “Putin yönetimine de ‘Sen Avrupa’yı gazla terbiye edemezsin. İstersem tüm denklemi bozarım’ demiş oluyor” cümlesiyle konunun bu ayağına da dikkat çekiyor.
Rusya için bir kararlılık mesajı mı?
Madalyonun diğer yüzünde ‘Tüm bunlar Rusya’nın işiyse…’ tezi var. Eğer sızıntılar Moskova’nın imzasını taşıyorsa her şeyden önce bunun bir ‘kararlılık’ mesajı olacağına değiniyor Doç. Dr. Darıcılı.
“Ben pozisyonumu değişmeyeceğim. İstersem enerji piyasalarını kökünden sarsarım. Sertlik istiyorsanız biz de sertlik göstereceğiz” anlamına gelebilecek bir yaklaşımdan bahsediyor.
Darıcılı’nın bu noktada dikkat çektiği bir diğer husus Putin’in Ukrayna özelinde köşeye sıkışmaya gerçeği… Sahada bir türlü istenilen düzeyde başarı kazanılamamasının Rus Lideri zora soktuğu üzerinde duruyor. Haliyle Putin de ilhak edilen bölgeler üzerinden geliştirdiği argümanlarla ‘güçlüyüz’ mesajını vermeye çalışıyor.
İstihbarat savaşları denizin altına indi
Sadece doğal gaz boru hatları üzerinden değil denizin altından geçen fiber optik kablo ağları ve bu ağlardan akan bilgiler üzerinden de ciddi bir istihbarat savaşı yaşanıyor. Hatırlanacağı üzere ABD Ulusal Güvenlik Ajansının (NSA), ABD ile Danimarka arasındaki kablo anlaşması aracılığıyla başta Almanya Başbakanı Angela Merkel olmak üzere çok sayıda Avrupalı üst düzey politikacıyı dinlediği ortaya çıkmıştı.
Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı, Danimarka’nın pozisyonuna dikkat çekiyor. Kopenhag yönetiminin her zaman Atlantik sistemine yakın olduğunun altını çiziyor. Danimarka ile ABD arasında 1990’lı yılların sonlarına dayanan kablo anlaşmasını anımsatarak, “Danimarka hükümeti, topraklarından ve kara sularından geçen internet ve telekomünikasyon kablolarındaki bilgilere ABD'nin erişimine izin veriyor. Merkel’in dinlenmesi olayının ardından Danimarka İstihbarat Başkanı görevden alındı. Şimdi casusluk suçlamasıyla yargılanıyor” bilgisini paylaşıyor.
Bu bilgi bizi Danimarka’nın da denizin altında ABD desteğiyle ciddi imkanlara sahip olduğu gerçeğine götürüyor.
Türkiye çok dikkatli olmalı
Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı konuşmasının sonunda Türkiye’ye yönelik de bir pencere açıyor. Rusya’dan gelen doğalgaz boru hattına işaret ettikten sonra ‘dikkatli olunması’ gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor.
Bir ülkenin başka bir ülkede askeri tesisleri, havalimanlarını ya da benzer hedefleri savaş uçaklarıyla vurmasının direkt savaş nedeni olduğundan bahsediyor Doç. Dr. Darıcılı ve “Ama sabotaj işi başka bir boyuta taşıyor. Çok gri bir alan. Faili tam tespit edemiyorsunuz. Savaş sebebi sayılabilecek bir adımı böylesine gri bir alan üzerinden atınca haliyle yansımaları da farklı oluyor. Ankara’nın önümüzdeki dönemde bu tür sabotajlara karşı tetikte olması gerek” diyerek sözlerini tamamlıyor.
TRT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.