Libya’nın başkent Trablus, geçtiğimiz günlerde eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa’ya bağlı güçlerle Başbakan Dibeybe2ye bağlı güçler arasında çatışmalara sahne oldu.
Trablus’un Bin Gaşir ve Sarim bölgelerinde Fethi Başağa'ya yakınlığıyla bilinen Libya Genelkurmay Başkanlığına bağlı "777 Tugayı" ile Başkanlık Konseyine bağlı "İstikrar Destek Birliği" arasında başlayan çatışmalar, Cumhuriyet Caddesi ve Dahra gibi kentin merkezi bölgelerine de sıçradı.
En az 32 kişinin öldüğü, 159 kişinin de yaralandığı çatışmalarda Başağa güçleri yenilgiye uğradı.
Peki, çatışmalar neden başladı? Esasen, iki aktör arasındaki gerginlik bir süredir devam ediyordu ve çatışma belirtileri başlamıştı.
Ancak bugünü anlamak için Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden bugüne yaşananları kısaca özetlemekte fayda var. Şimdi gelin, Libya’dan çatışmanın ayak seslerini ve sonrasını birlikte takip edelim.
2011’den bugüne Libya’da neler oldu?
Kuzey Afrika ülkesi Libya, Muammer Kaddafi’nin onlarca yıl süren iktidarının devrilmesinin ardından girdiği siyasi ve askeri istikrarsızlık sarmalından çıkmaya çalışıyor. Ancak, atılan her adımda ülke yeni bir krizin eşiğinde buluyor kendisini.
Arap Baharı olarak adlandırılan halk ayaklanmalarının Libya’ya ulaşması ve kısa süre içerisinde şiddete evrilmesi çok vakit almadı. Kaddafi’ye karşı yıllardır birikmiş öfke, şehirlerin sokak ve caddelerinde silahlı çatışmalara dönüştü. Nihayetinde Fransa’nın da bombardıman desteğiyle Kaddafi rejimi devrildi. Muammer Kaddafi doğum yeri olan Sirte’de öldürüldü.
Ülkede artık, uzun yıllardır sürgünde yaşayan muhalifler, içerideki kızgın gençler, durumlarının ne olacağını sorgulayan kabileler, yeni dönemde etkin olmak isteyen aktörler arasında kıyasıya bir mücadele başlamıştı.
Zaten zayıf olan kurumların tamamen ortadan kalkması, seçimlerle belirlenen parlamentonun ya da yönetim erklerinin etkinliğini oldukça sınırlandırdı. Özet olarak anlatmaya çalıştığımız 2011 sonrası yıllar, 2014’te Kaddafi muhalifi Halife Hafter’in ülke yönetimine el koymaya çalışmasına kadar gitti. Libya’nın doğu bölgesindeki şehirler bir bir Hafter kontrolüne geçti.
İstikrarsız Libya, Afrika’dan Avrupa’ya düzensiz göçün merkezi haline geldi. İşte, bu şartlar altında Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde Fas’ın Suheyrat kentinde Hafter ile Batı bölgesindeki güçler arasında bir anlaşma imzalandı.
Taraflar anlaşmaya uyacaklarını beyan ederken, sahada çift başlı hükümetlerin varlığı devam etti. Doğu’da Tobruk merkezli paralel hükümet iş başında iken Batı’da Faiz es-Serrac yönetimindeki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) görev başındaydı. Esasen bugünü şekillendiren son adım takvim yaprakları 4 Nisan 2019’u gösterdiğinde atıldı.
Birçok uluslararası güçten siyasi, askeri ve mali destek alan Hafter, başkent Trablus’u ele geçirmek için saldırı başlattı. Kısa süre içinde milis güçler, başkent Trablus’un arka sokaklarına kadar vardı. Hafter, Rus paralı milis grubu Wagner, Sudan’ın savaş suçlusu Cancavid’leri ve Esed rejimi bölgesinden sevk edilen milislerden sahada destek alıyordu.
Uluslararası toplum ise BM tarafından resmi olarak tanınan hükümete (UMH) destek vermekten çok uzaktı. Batılı ülkeler, Hafter saldırılarını kınamaktan bile imtina ederken, UMH’ye askeri desteğe kimse yanaşmıyordu. Bugün, birçok Libyalı yetkilinin açıkladığı üzere, UMH en 4 farklı ülkeden askeri destek istemişti. Ancak bu çağrıya bir tek Türkiye olumlu cevap verdi.
Yapılan anlaşmaların sonrasında sahada durum hızla değişmeye başladı. Öyle ki, başkent merkezine 10 kilometreye kadar yaklaşan Hafter milisleri, 500 kilometre öteye, Sirte’ye kadar itildi.
Sahada denge: Müzakere masası…
Türkiye’nin kısa süre içerisinde UMH’ye verdiği etkili askeri destek sahada durumu değiştirmekle kalmadı. Bir süredir kurulamayan müzakere masasının da kurulmasını sağladı. Zira, Hafter ve destekçileri karşılarındaki güçleri muhatap kabul etmiyor hatta “terörist” olmakla suçluyordu.
Bu şartlar altında, şubat ayı başında Birleşmiş Milletler himayesinde İsviçre'nin Cenevre kentinde toplanan Libya Siyasi Diyalog Forumu, ülkeyi 24 Aralık 2021’de seçimlere götürecek Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı ve üç üyeli Başkanlık Konseyi’ni seçti.
İki hükümet
Ancak seçimlerin anayasal taslağı bir türlü çıkarılamadı. Libya Yüksek Seçim Kurulu, 24 Aralık’ta seçimlerin yapılmasının mümkün olmadığını duyurdu. Seçimlerin gerçekleştirilememesi yeni krizin en önemli sebeplerinden biri oldu. Akila Salih önderliğindeki TM, mevcut hükümetin görev süresinin dolduğunu ve ülkeyi seçimlere yeni bir hükümetin götürmesi gerektiği konusunu gündeme getirdi. Başbakanlık için Başağa’dan başka adaylar olsa da seçim gününe kadar hepsi çekildi.
Ülkenin batısındaki milletvekillerinin çoğunun katılmadığı oturumda tek aday olan Başağa'yı başbakan seçen TM, 1 Mart'ta da Başağa hükümetine güvenoyu verdi. Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ise görevinin başında olduğunu vurguluyor. Temsilciler Meclisini Cenevre Anlaşması'nda belirlenen yol haritasından ayrılmakla suçlayan Dibeybe, görevi ancak seçilmiş bir hükümete teslim edeceğini tekrarlarken, Başağa da her fırsatta görevini başkent Trablus’ta devralacağını ifade ediyor.
Çatışmalar nasıl başladı?
Fethi Başağa ve TM Başkanı Akila Salih, Başbakan Dibeybe’nin görevi devretmesini istiyor. Her ne kadar çok da görünür olmasa da doğudaki güçlerin lideri Halife Hafter de Başağa’nın görevi devralmasını istiyor.
Başağa, TM’ndeki seçimlerin ardından başkent Trablus’taki bazı güçlerin yardımıyla şehre girmiş ancak kısa zaman sonra çıkarılmıştı. Hafter’in 2019’da başlattığı saldırıda İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan ve Kaddafi’nin devrilmesinin akabinde önemli roller üstlenen emekli pilot Fethi Başağa, Trablus ve Misrata’da kendisine bağlı askeri gruplara sahip.
İşte bu askeri gruplar, başkent Trablus’u Başağa’nın görevi devralmasına hazırlamak için Dibeybe’ye bağlı güçlere geçtiğimiz günlerde ateş açtı. Hafter’in yenilgiye uğratılmasından sonra başkent ilk defa bu kadar büyük çatışmalara sahne oldu.
Eski Batı Bölgesi Komutanı Usame Cuveyli’nin de destek verdiği gruplar, Dibeybe’ye bağlı güçler karşısında tutunamadı. Hem askeri araçlarını hem de başkentteki karargahlarını kaybetti.
Çatışmanın kaybedenleri kimler?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Geçtiğimiz günlerde Trablus’un şahit olduğu çatışmalar, hiçbir şeyi çözmüş değil.
Ancak, aktörleri başkent Trablus’a hakimiyet konusunda net bir pozisyona getirdiği neredeyse kesin. Fethi Başağa’nın kısa vadede artık Trablus merkezde silahlı çatışmaya girmesi beklenmiyor.
Başağa’nın güçleri Trablus’un yaklaşık 200 kilometre doğusundaki Misrata’da. Ancak bu şehirde de Dibeybe güçleriyle neredeyse eşitler.
Nihai kertede Fethi Başağa, Batı bölgesindeki ağırlığını kullanarak Dibeybe hükümetini görevden el çektirebilecek bir pozisyondan uzaklaşmış durumda. Bu da Doğu’da kendisine destek veren aktörlerle yeniden bir müzakere masası kurmasını gerektirebilir.
Esasen, Fethi Başağa ve Akila Salih ittifakının arka planda destekleyicisi olan Hafter, başarısız girişimlerin ardından yaptığı açıklamalarla yeni bir sürecin başlaması gerektiğinin işaretini verdi.
Hafter, Kufra şehrine yaptığı ziyaret sırasında, ülkedeki duruma halkın tepki göstermesini ve kendi kaderini kendilerinin belirlemesi gerektiğini söyledi. Yolsuzluk ve temel hizmetlerdeki eksikliklere değinen Hafter, bu sorunları çözmeyen ve ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyen mevcut duruma sessiz kalmayacaklarını vurguladı.
Çatışmanın diğer kaybedeni ise, Başağa’ya destek veren Usame Cuveyli. Zintanlı komutan son olarak Dibeybe tarafından askeri istihbaratın başına atanmıştı.
Hafter’in saldırıları sırasında ise, Batı Bölgesi Komutanlığı yapıyordu.
Başağa’nın Trablus’a girmesinin ardından görevden alınan Cuveyli, Başağa’yı desteklediğini duyurdu. Çatışmalara katışlan ve başarısız olan Cuveyli’nin Batı bölgesindeki saygın konumunu kaybettiği söyleniyor.
Çatışmanın kazananı kim?
Trablus’ya 24 saat bile sürmeyen çatışmaların galibi Başbakan Dibeybe. Ancak hemen belirtelim. Trablus’ta kazanılan bu zafer, Dibeybe’ye ya da hükümetine uzun vadede kazanım sağlamayacak.
Dibeybe, başkent Trablus ve çevresinde askeri gücünü konsolide etti ve Libya’da önemli bir aktör olduğunu ortaya koydu. Uzun yıllardır ticaretle uğraşan bir aileye mensup Dibeybe, Libya’nın çatışmalı gündeminden oldukça uzaktı.
Ta ki Cenevre’deki BM toplantısında Başbakan adayı olarak en çok oyu alan listede yer alana kadar. Uzmanlar, Dibeybe’nin ülkenin acil beklediği bazı ekonomik atılımlara ön ayak olabileceğini belirtiyor, uzun vadede kendisine bir rol biçilmiyordu. Ancak askeri gruplarla girdiği ilişkiler onu Libya’nın yeni aktörlerinden biri yaptı.
Öte yandan bu çatışmaların diğer galibi şüphesiz Hafter tarafı. İki önemli nedenden dolayı kazançlı.
Birincisi, Batı bölgesinde Başağa-Dibeybe çatışması olağan hale gelebilir ve bu durum halk nezdinde katlanılamaz bir durum haline gelebilir. Trablus’ta yaşanan çatışmalardan halkın çok rahatsız olduğu biliniyor. Batı tarafında yaşanacak istikrarsızlık ve yönetilememezlik, diğer aktörlere alan açabilir.
İkincisi ise, söz konusu çatışmalar, neredeyse 2011’den beri yek vücut hareket eden Misrata’da bölünmeye yol açtı. Her ne kadar şehirde herhangi bir çatışma yaşanmadıysa da, askeri güçlerin ikiye bölündüğü biliniyor.
İşte Hafter, bu iki nedenden dolayı Başbakan Dibeybe’nin ardından son yaşanan çatışmalardan en kazançlı çıkan aktörlerden biri.
Libya’yı ne bekliyor?
Libya uzun bir süredir istikrarsızlığın pençesinde boğuşuyor. Hem BM hem de uluslararası aktörler ülkenin çıkış yolu bulabilmesi için çaba gösteriyor. Ancak bulunan her yol, istikrarsızlığa atılan bir düğüme dönüşüyor.
Uluslararası toplum tarafından tanınan ve yerel aktörler tarafından destekleneceği vaadiyle seçilen geçici hükümetler, sorunların çözümü olarak gösterilen seçimleri gerçekleştiremiyor. Zira, yerel aktörler kendilerinin desteklediği adayla seçilmez ise, ortaya çıkan hükümetleri tanımıyor.
Dolayısıyla gelen hükümetler ancak ülkenin bir kısmında hakimiyet sağlayabiliyor. Öyle ki, Başbakan dahi bir şehirden diğerine gidemiyor. Bu durum, seçimlerin gerçekleştirilememesine ve ülkenin istikrarsızlığın pençesinde boğulmasına yol açan bir kısır döngü şeklinde devam ediyor.
Trablus’taki çatışmaların ardından da köklü bir değişimin yaşanması beklenmiyor. Her ne kadar Başbakan Dibeybe, Fethi Başağa ve Usame Cuveyli gibi aktörlere yakalama kararı çıkartsa da bunun sembolik kararlar olduğu belirtiliyor.
Ancak Dibeybe’nin seçimler olmadan koltuğu bırakması da artık beklenmiyor. Zaten kendisi de bunu sürekli deklare ediyor. Son olarak yaptığı açıklamada da bu durum özellikle vurgulanıyor.
‘"Akile Salih ve Halid el-Mişri’ye paralel hükümet girişiminin başarısız olduğunu söylüyorum. Siyasi sahnedeki bütün partileri seçimlerin yapılması için gayret göstermeye çağırıyorum."
TRT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.