25 Kasım 2024
  • Lefkoşa8°C
  • Girne11°C
  • Mağusa10°C
  • İskele10°C
  • Güzelyurt6°C
  • Lefke8°C

BİR POLİSİN HAYATI KARARDI!

Sadece 30 saniyelik kamera görüntüsüne bakarak herkes polisimizi "bir cani", yerde yatarken dayak yiyen adamı da mağdur olarak nitelendirmişti.

Bir polisin hayatı karardı!

11 Ekim 2019 Cuma 11:00

Şermin Sarro yazdı...

Polis teşkilatında dürüstlüğü ile tanınan bir polisimiz açığa alınarak görevden uzaklaştırıldı, maaşının üçte ikisi kesildi, kimliği alındı, yurtdışına çıkışı yasaklandı, mahkemeye sevkedildi, taksitlerini ödeyemez duruma geldi, dahası eline geçen maaşla hayatını idame ettiremez duruma geldi, medyada ve özellikle de sosyal medyada vatandaşlar tarafından linç edildi. Tek bir olay tüm bunlara neden oldu.

O olay ne miydi?

Daha doğrusu olay basına ve kamuoyuna nasıl mı yansımıştı? 30 saniyelik kamera görüntüsünde polis yerde yatan vatandaşı darp ediyordu ve "zavallı mağdur" vatandaş yerde yatarken, acımasız polis onu tekmeliyordu. Olay tam da böyle algılanmıştı ve ülke günlerce bunu konuşmuştu.

Ancak durum acaba gerçekten de böyle miydi? Kimse bunu araştırmadı. Sadece 30 saniyelik kamera görüntüsüne bakarak herkes polisimizi "bir cani", yerde yatarken dayak yiyen adamı da mağdur olarak nitelendirmişti.

Fakat ne yazık ki durum hiç de böyle değildi!

Sarhoşun biri havaalanında terör havası estirmiş, görev başındaki polisimizin iki kez tabancasını almaya yeltenmiş, bu ülkenin asayişi sağlamakla yükümlü olan polisini saymayıp küfürler edip telefonunu kırmış hatta görevli o polisi darp etmeye çalışmıştı.

Evet konudan hatırlayacağınız üzere Gürşah Üregül isimli polis memurundan bahsediyorum. Tabancasını iki kez almaya teşebbüs edip havaalanında terör estiren şahısı, darp ettiği görüntüler bir kaç ay önce basına sızdırılmıştı.

Ardından sosyal medyada tepkiler oluşunca bu polis memurumuz görevden alınmış, herkes de alkış tutmuştu. Halbuki olay günü basına yansıyan haberler çok farklı olabilirdi, bu polisimiz görevini layıkıyla yapamayıp tabancasına sahip çıkamasaydı!!!

O gün tüm ülke olarak "Ercan'da alkollü şahıs polisin tabancasını alıp ortalığı mermi yağmuruna tuttu", "1'i polis, şu kadar sayıda kişi vurularak hayatını kaybetti" şeklindeki manşetleri okuyabilirdik mesela...

O zaman bu polis memurumuz tabancasına sahip çıkamadığı için yine lanetlenecekti değil mi? Tabi hayatta kalırsaydı... Onun ihmali yüzünden birileri öldü diye lanetlenecekti, suçlanacaktı, hatta yine tıpkı şimdi ki gibi kamuoyu baskısı nedeniyle açığa alınacaktı belkide.

Şimdi soruyorum sizlere, asli görevi asayişi sağlamak olan bu polisimiz görevini yapıp bir şehir eşkiyasını etkisiz hale getirdiği için ve kötü sonuçlar yaşanmasını önlediği için mi suçlu yoksa bu ülkenin polisini saymayan suça meyilli şahısı etkisiz hale getirirken şiddetin dozunu kaçırdığı için mi suçlu?

Polislerin şiddet uygulaması tabiki doğru değildir. Ancak sen bu ülkeye gelip iş yeri kuruyorsan, bu ülkenin ekmeğini yiyorsan, bu ülkede yaşamını sürdürüyorsan, BU ÜLKENİN POLİSİNİ DE TANIMAK ZORUNDASIN! Hangi ülkeye giderseniz gidin o ülkenin kurallarına da uymak zorundasınız, polisine de itaat etmek zorundasınız.

En çağdaş ülkelere gidin ve görevli polisin tabancasını, cebinden telefonunu alın, onlarca vatandaşın gözü önünde ona belaltı küfürler de edin, polisin itibarını yerle bir edin... Sizi temin ederim ki sonuç farklı olmayacaktır.

Şiddettin dozunu ayarlama konusuna gelelim. Polisler robot değildir. Etkisiz hale getirdikten sonra yere düşen bu şehir eşkiyasına iki tekme fazla vurmuş olabilir. Çünkü polisler de etten kemikten oluşan bizim gibi bir insandır. Onların da sabırlarının bir sınırı, onların da onurlarının incindiği, canlarının yandığı bir nokta var. Sanırım hepimiz havaalanını kendi çiftliği sanıp dilediğince terör estiren bu şahsın etkisiz hale getirilmesi için polisin güç kullanması gerektiği konusunda hemfikiriz.

Ancak hemfikir olmadığımız nokta iki tekme fazla iki tekme eksik meselesiyse, polis teşkilatımız bundan böyle münhal açmasın, yurtdışından robot polisler ithal etsin. Çünkü ancak robotlar kaos ortamı içerisinde tekmelerinin sayısını sayabilme yeteneğine sahip olacaktır kanımca.

Evet polisin vatandaşa şiddet uygulamasına sonuna kadar karşıyız. Evet polislerin kendilerini ezici güç olarak görüp vatandaşa hizmet için o görevde olduklarını unutmalarına karşıyız. AMAAA asayişi bozan hem de bu şekilde pervasızca bozan, polisi bir hiç yerine koyan, hem polisin hem oradaki vatandaşların canına kasteden bir şehir eşkiyasına vurulan iki tekmenin hesabını yapmayalım. YAPMAMALIYIZ.

Yaparsak ne mi olur? Daha doğrusu yaptık da ne oldu, onu söyleyeyim. Polimiz suçlandı, görevden alındı, hayatı kaydı, hayatını ekonomik olarak idame ettiremez duruma geldi, toplum tarafından aşağılandı ve mesleğine olan güvenini kaybetti.

Peki ya o alkolik bar işletmecisine ne oldu? "Ben içerim, sarhoş olurum, suç işlerim, ama bana müdahale etmeye kalkışan polis olursa onu da darp ederim, sövüp sayarım, tabancasını da alabilirsem kafasına bile sıkarım" mentalitesiyle suç işlemeye devam ediyor...

Evet bu olayı şuan gündeme getirmemin sebebi tam da budur. O şahıs özgürce polis bana hiçbir şey yapamaz kafasıyla suç işlemeye devam ediyor. 17 gün önce bıçakla 3 kişinin üzerine saldırdığı gibi... Yani bu olaydan çok kısa bir süre sonra bıçakla 3 kişiyi öldürmeye teşebbüs etti.

Ben eminim ki onu tutuklamaya giden polislerimiz korkmuştur, "acaba bize de saldırırsa, biz de Gürşah arkadaşımız gibi onu etkisiz hale getirmeye çalışırken şiddetin dozunu ayarlayamayıp görevden alınır mıyız diye düşünmemeleri mümkün değil. Ve bundan sonra tüm polislerimiz bunu düşünecektir.

Ve bundan sonra tüm suça meyilli şahıslar polisi 'takmayıp', "ne de olmasa beni darp ederse görüntüleri yayınlarım, görevden alınır" diyecektir. "Zaten görüntüleri yayınladığımda toplum da beni mağdur görecek, polisi de linç edecektir" diye düşünecektir.

Bu durum kime yaradı?

Bu ülkenin polisini tanımayan, polislere küfürler eden, polisin tabancasını almaya kalkışan, görev başındaki polisin telefonunu kıran sarhoş bir şehir eşkiyasına yaradı. TC'den gelip iş yeri kurduğu bu ülkenin polisini tanımayan, suç makinesi, bar sahibi bir ayyaşa yaradı. Suça meyilli benzer kişilere yaradı.

Kim kaybetti?

Açığa alınarak görevinden uzaklaştırılan polis memurumuza olan oldu. Ailesine olan oldu. Maddi durumu çöktü. Psikolojisi dağıldı. Mesleğine olan sevgisi bitti. Görevine olan saygısı dahası adalete olan güveni yokoldu.

Ama esas kim kaybetti? Biz kaybettik. Polislerin bundan sonra bizim canımızı korumak adına canlarını ortaya koymalarını beklemeyin. Suça meyilli kişilerin polise itaat etmesini de beklemeyin. Polisimiz bundan sonra önce kendi iş güvencesini düşünecek sonra sıra gelirse asayişi sağlayacak. Ben adım gibi eminim ki Gürşah Üregül iki yıl sonra görevine geri dönse bile, artık eski şevki, eski görev aşkı, mesleğine eskisi kadar saygısı kalmayacak. Çünkü aklının bir köşesinde hep şu olacak; "beni linç eden bu insanlar için mi canımı dişime takacağım? Görevden alındığım için yaşamımı nasıl idame ettireceğimi düşünmeden sevinip, şehir eşkiyasının tarafını tutanlar için mi canımı tehlikeye atacağım diye düşünecektir. Çünkü o bir insan, robot değil...

Sonuç; 30 saniyelik o kamera kaydına bakarak verdiğimiz o tepkinin dönüp dolaşıp uzun vadede bize büyük bir darbe vuracağını hiç hesap edemedik aslında...

SON DAKİKA
GÜNCEL HABERLER