Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türk diplomasisi son asırların en başarılı dönemini yaşamaktadır

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki Türk diplomasisi son asırların en başarılı dönemini yaşamaktadır" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yasama yılı açılış programında konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 27. Dönem 6. Yasama Yılı'nın sizlerle birlikte ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Meclis'imizin kuruluşundan bugünümüze bu yüce kurum çatısı altında ülkemize hizmet eden tüm milletvekillerimize şükranlarımı sunuyorum. İlk faaliyete girdiği 1920'den beri Meclisimizde görev yapmış milletvekillerimizden vefat edenlere Allah'dan tahmet niyat ediyorum. Büyük Millet Meclis'imizin ilk başkanı Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Türkiye'nin gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi yolunda gayret gösteren herkesi hürmetle yad ediyorum.

Bin yıldır vatanımızın müdafası, milletimizin dirliği, ülkemizin bütünlüğü, devletimizin bekası uğruna gözlerini kırpmadan canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyorum. Türkiye'nin istiklal ve istikbal davası çağlar ötesine uzanan kutlu bir mücadelenin adıdır. Bugün de sınırlarımızın içinde ve ötesinde aynı mücadeleyi vermeyi sürdürüyoruz. Terör örgütlerinin başında yer aldığı düşmanlarımıza göz açtırmayan askerlerimize, polislerimize, jandarmalarımıza, Sahil Güvenlik personelimize, istihbaratçılarımıza, güvenlik korucularımıza başarılar diliyorum. Rabbimden milletimizin tüm fertleri ile birlikte bu kardeşlerimizi de korumasını, esirgemesini, ayaklarına taş değdirmemesini niyaz ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi milli mücadele yıllarından beri bu ülkenin her türlü meselesinin çözümünde milletimizin her bir beklentisinin karşılanmasında öncü bir rol üstlenmiştir.

Bugün de gerek 27. dönem boyunca çıkartılan kanunlarla, gerek halen komisyonlarda ve genel kurul gündeminde bekleyen tekliflerle, gerekse bundan sonra gündeme gelecek çalışmalarla Meclis'imizin tarihi misyonunu hakkıyla yerine getirdiğine ve getireceğine inanıyorum. Bilindiği gibi bugün 27. Dönem Meclis'imizin son yasama yılının açılışını yapıyouz. Meclis'imizin, seçim takvimine göre çalışmalarına ara vermeden önce, pek çok kritik düzenlemeyi hayata geçirerek, bu yasama yılını da en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyorum.

Türkiye, yaklaşık 8 ay sonra gideceği seçimlerde, hem yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclis'imizin üyelerini, hem de yürütmenin temsilcisi Cumhurbaşkanını belirleyecek. Dünyanın ve bölgemizin, gerçekten tarihi günler yaşadığı, asırlık dengelerin kökünden sarsıldığı, siyasi, ekonomik ve askeri güç merkezlerinin yeniden oluşturduğu bir dönemde bu seçimleri yapacağız. 27. Dönem Milletvekilleri olarak sizlerin üstlendiğiniz misyonun gereklerini başarıyla ifa etmiş bir kadro sıfatıyla, milletimizin gönlündeki yerinizi aldığınıza inanıyorum. Bu büyük şeref, evlatlarınıza bırakacağınız en büyük miras olacaktır. Ülkemize, milletimize, Meclisimize yaptığınız hizmetler için şimdiden her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.

Komisyonlardan genel kurula kadar Meclis çalışmalarının tüm aşamalarındaki katkıları için siyasi parti grup yönetimlerimiz ile Meclis Başkanlık Divanımıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Değerli Milletvekilleri, önce milli mücadelede, son olarak da 15 Temmuz gecesi "gazi" ünvanıyla şereflenen Meclisimiz, bu vasıflarıyla, dünya parlamentoları arasında müstesna bir yere sahiptir. Bir dönem ülkemize, "demokrasiyi bedel ödemeden elde ettiği için içselleştiremediği" ithamları yöneltilirdi. Şimdi ise karşımızda, son çeyrek asrın en iddialı demokrasi ve kalkınma programlarının ahdi altyapısını kurmuş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi var. Şimdi karşımızda, darbecilere direnerek milli iradenin üstünlüğünü hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde tescillenmiş bir Meclis var. Şimdi karşımızda, her türlü tehdide rağmen temsilcisi olduğu milletin hakkını, hukukunu, menfaatlerini cansiperane şekilde koruyan bir Meclis var. Şimdi karşımızda, küresel eğilimlerin aksine milletiyle bağlarını en güçlü şekilde sürdüren bir Meclis var. 

Meclis'imizin ve milletvekillerimizin zaman zaman maruz kaldıkları iftira derecesine varan saldırıların bir sebebi de, işte bu tablodur. Türkiye'yi ısrarla müstemleke muamelesine maruz bırakmak, siyasi ve ekonomik olarak peykleri konumunda görmek isteyenler, Meclis'imizin bu onurlu duruşundan da rahatsızdır. Ama biz kimin ne dediğine, kimin ne istediğine değil, milletimizin neye ihtiyacı olduğuna, ülkemizin hedeflerine bakarak, yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla birlikte istikametimizi çiziyoruz, yolumuza devam ediyoruz.

Cumhuriyet tarihinin en köklü reformlarına bu Meclis imza atmıştır. Bu süreçte gerçekleştirdiğimiz, istiklalimizi ve istikbalimizi aydınlatan en önemli reformlardan biri de, hiç şüphesiz, yönetim sistemimizde yaptığımız değişikliktir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle, demokratik erklerin her birini, kendi alanında en güçlü, en etkili, en verimli hale getirdiğimize inanıyorum. Geçmişte, demokratik bir denge içinde değil de, yıkıcı bir rekabet görünümü veren yasama, yürütme ve yargı, artık aynı ortak gaye doğrultusunda birbirlerini destekleyen bir anlayışla çalışmaktadır.

Önümüzdeki dönemde, dördüncü yılını geride bırakan yeni yönetim uygulamalarımızda elde ettiğimiz tecrübeler ışığında sistemi, eksiklerini tamamlayacak, güçlü yönlerini tahkim edecek bir anlayışla daha da geliştirmeyi planlıyoruz. Dünyanın ve bölgemizin her alanda büyük değişimler yaşadığı bir süreçte, ülkemizi bunun dışında tutamayız. Türkiye'nin ve Türk Milletinin ihtiyaçlarına, beklentilerine, potansiyelini kullanma kabiliyetlerindeki ilerlemneye ve elde ettiğimiz tecrübelere göre kendimizi yenilemeyi sürdüreceğiz.

Yunus Emre'nin, "Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası" sözündeki irfanla işaret ettiği yolu takip ediyoruz. Mevlana Hazretlerinin "Şimdi yeni şeyler söylemek lazım" bısralarındaki teşvikle tavsiye ettiği istikameti izliyoruz. Bu yaklaşıma sadık kalmayı ve icap eden adımları atmayı, tüm kalbimizle bağlı olduğumuz milletimize karşı sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz. Elbette bu tamamlayıcı reformları da, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin banisi Yüce Meclisimizle birlikte inşa edecek ve hayata geçireceğiz. İnşallah önümüzdeki dönemde, yasama ve yürütme olarak ortak gündemimizin başında bu husus yer alacaktır.

İçimizde ukde kalan bir diğer mesele de ülkemizi yeni, sivil, demokratik yöntemlerle inşa edilmiş, kapsayıcı, sade ve vizyoner bir Anayasa'ya kavuşturmaktır. Yeni Anayasa konusunda 2013 ve 2021 yıllarında yaptığımız samimi çağrılar, maalesef, ülkemizi böyle bir kazanımla buluşturmaya yetmedi. İlk çalışma, Meclis'teki ortak komisyonda tıkandı. İkinci çağrımıza ise somut hiçbir cevap alamadık. Yeni dönem Meclis'imizin, Türkiye'yi, hakkı olan yeni Anayasa ile buluşturarak, darbe dönemlerinin son izini de sileceğine inanıyorum. Bunu aynı zamanda gelecek nesillere bir borcumuz, önümüzdeki dönemde gençlerimize hediye edeceğimiz en büyük kazanım olarak görüyoruz. İnsanlarımızın temel hak ve özgürlüklerini en üst seviyeye çıkartan sessiz devrimleri hayata geçirdiğimiz gibi, inşallah Yeni Anayasa çalışmasını da tamamlayacağız.

Türkiye'yi vesayetin, darbelerin, baskıların, zulümlerin utancından vatandaşlarımızı kökeni, inancı, mezhebi, meşrebi, kılık-kıyafet ve kültürü sebebiyle horlanmaktan beraber kurtardık. Yeni Anayasa ile bu kazanımların ahdi temelini de olması gereken hale getirmek istiyoruz.

Türkiye'nin son 20 yılına baktığımızda, milletimizin gündemini uzunca bir süredir işgal eden sorun alanlarını birer birer geride bıraktığımızı görüyoruz. Mesela bunlardan biri terör örgütlerinin kanlı saldırılarıyla yol açtığı huzur ve güven endişesiydi. Uzun yıllar boyunca ülkemiz gündeminin bir numaralı sorunu hep terör meselesiydi. Yaptığımız operasyonlar, aldığımız tedbirler, izlediğimiz çok yönlü diplomasiyle, terör örgütlerini sınırlarımız içinde bitirirken, sınırlarımız dışında da adeta felç ederek, yeni bir güvenlik ve huzur iklimini oluşturduk. Bu gerçeği, elini vicdanına koyan hiç kimse inkar edemez. Teröristlerin giriştikleri tek tük eylem teşebbüsleri, inşallah bu hainlerin son çırpınışlarıdır. güvenlik güçlerimizle, askerlerimizle ve istihbarat teşkilatlarımızla teröristlerin her an ensesindeyiz. 

Güvenlik kuvvetlerimizi, hem terörle mücadele, hem de bölgesel ve küresel tehditlere karşı ülkemizi korumaya görevini en üst düzeyde yürüttebilmesini sağlayacak imkan ve kabiliyetlere kavuşturduk. Tehditleri kaynağında yok ederek, ülkemizin güvenliğini, milletimizin huzurunu sınırlarımız dışında başlatma stratejimizi, "bir gece ansızın gelebiliriz" ifadesiyle uygulamaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız asırlık eser ve hizmetler de, milletimizin nesillerdir yaşadığı, geri kalmışlık, yokluk, yoksunluk sorunlarını da ortadan kaldırmıştır.

Biraz sonra sizlerle paylaşacağım eser ve hizmet özetlerimiz, bu gerçeği gören gözlere, duyan kulaklara, hakkı ikrar eden dillere, nasır bağlamamış yüreklere bir kez daha hatırlatacaktır. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma, spordan sosyal desteklere her alanı kapsayan eser ve hizmetlerimizin hayatına dokunmadığı, hayat kalitesini yükseltmediği tek bir insanımız dahi yoktur. Çok partili siyasi hayatımız boyunca defalarca yaşadığımız darbeler dönemini de, 15 Temmuz'da istiklaline sahip çıkan milletimiz ve milli iradenin itibarını yere düşürmeyen Meclisimiz sayesinde geride bıraktık. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, aynı gece Meclis'te destansı bir direniş sergileyen milletvekillerimize tekrar şükranlarımı sunuyorum. 

Ülkemizi geliştirmek, büyütmek, güçlendirmek, milletimizin refahını artırmak, hayatını kolaylaştırmak için çalışıp çabalarken, küresel krizlerin ağır etkileriyle de mücadele ettik. Üstelik biz küresel krizlerle birlikte, hassaten ülkemize yönelik saldırıları da göğüslemek mecburiyetinde kaldık. Nitekim, Cumhurbaşkanlığı ve mellitvekili seçimlerinin yapıldığı 2018 Haziran ayından bugüne kadar dünyamız, İkinci Cihan Harbi sonrasındaki en ağır sınamalarını yaşamıştır. Türkiye olarak, biz bu dönemde küresel sınamalara ilave olarak, mirkezinde ekonominin yer aldığı tuzaklarla da uğraştık. Ülke ve millet olarak bekamızı ilgilendiren her başlık önemlidir, ama insanlarımızın doğrudan günlük hayatlarına dokunan ekonomi meselesi ayrıca ehemmiyetlidir.

Bunun için şimdi sizlerle, 2018'den bu yana uyguladığımız, salgın ve savaş gibi küresel kzirlerin yıkıcı etkilerinden korunmak için tahkim ettiğimiz ekonomi programımızı, temel mantığı ve ana hatlarıyla paylaşmak istiyorum. Türkiye Ekonomi Müdeline ilişkin yaklaşımlarımızı, dün İstanbul'da bir grup yabancı iktisatçıyla da enine boyuna değerlendirme imkanı bulduk. Orada da ifade ettiğim gibi, bizim uyguladığımız ekonomi politikası, kesinlikle "akıntıya kürek çekme" gibi akıl dışı bir amaca dayanmıyor. 

Tam tersine biz, ekonomik araçlar üzerinden ülkemize diz çöktürmek gayesiyle, bugüne kadar ne kadar iyi, doğru, kazançlı olduğu hep telkin edilmiş iktisat politikalarına da aykırı şekilde maruz kaldığımız sinsi oyunları bozmak için kendi modelimizi geliştirdik. Daha önemlisi, bu modelin hem iktisat ilminde yeri vardır, hem dünyada örnekleri mevcuttur, hem de ülkemiz gerçekleriyle ve sahip olduğumuz potansiyelle en üst düzeyde uyumludur. Dolayısıyla kendimize, neresinden bakarsanız bakın ülkemize eşsiz kazançlar sağlayacak bir yol seçtik.

Açık konuşmak gerekirse, ekonomi modelinde tercih değişikliğine durduk yere de gitmedik. Şayet maç sürerken oyunun kurallarını bizim aleyhimize değiştirmeye çalışmasalardı, belki bir müddet daha buna ihtiyaç duymayabilirdik. Fakat, ülkemiz açık bir ekonomik saldırıyla karşı karşıya kalınca, sınırlarımızı korumak için ne yaptıysak, darbelere nasıl karşı çıktıysak, buna da aynı tavrı sergiledik. Küresel gelişmelerin önümüze çıkardığı fırsatları da değerlendirerek, "olanda hayır vardır" anlayışıyla yönümüzü geleceğe çevirdik. Dünyanın ve ülkemizin tecrübelerinden en üst düzeyde istifadeyle, kendi özgün ekonomi modelimizi inşa ettik.

Evvela maruz kaldığmıız saldırıların önünü kesecek tedbirleri aldık, mekanizmaları oluşturduk, kaynakları bulduk. Bununla birlikte, kısa, orta ve uzun vadeli programlarımızı, yeni ekonomi yaklaşımımıza uygun şekilde süratle güncelleyerek, tutarlı bir yapı ortaya çıkardık. Her aşamada, mu modelin teorik çerçevesini de, uygulamalarının sonuçlarını da, hedeflerimizi de milletimizle paylaştık, paylaşmayı sürdüreceğiz.

Kendi yolumuzu çizerken, d8nyayı da ihmal etmedik. Salgın döneminde yaşanan trajedileri ve onu takip eden Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği krizleri dikkatle izledik. Her küresel gelişme, ülkemizin kendini klasik kabullerden ayrıştırarak oluşturduğu bu özgün modelin doğruluğunu ve isabetini teyit etmektedir. Türkiye Ekonomi Modelinin başarısında ve kabul görmesinde, geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız alt yapı sayesinde sahip olduğumuz üretim ve istihdam gücünün çok büyük katkısı vardır. Çünkü bizim "yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütmek" olarak özetlediğimiz ekonomi modelimizin merkezinde insan vardır, insanımız vardır. Müdeli, her bir vatandaşımızın iş ve aş sahibi olarak geleceğine güvenle bakmasını sağlamak, bunu da yatırımı, üretimi, ihracatı geliştirerek yapacağı şekilde kurguladık. 

Önceleri bu tercihimiz yüzünden bizi şiddetle eleştiren çevrelerin; enerji, emtia ve gıda krizi tehditlerinin ardından bizimle aynı noktaya gelmelerini ibretle takip ediyoruz. Gelişmiş ülkelerin, zahirde beyan ettikleri politikaların ötesinde, örtülü olarak istihdamı koruma odaklı bir yaklaşıma yönelmelerinin sebibi de budur. Aksi takdirde ortaya çıkacak sosyal sorunların ve beraberinde getireceği siyasi istikrarsızlıkların altından kimse kalkamaz. Bizim farkımız, bu gerçeği herkesten önce görüp, pozisyonumuzu erken almış olmaktır. Tabii bunları söylerken yaşanan sıkıntıları, sorunları, dalgalanmaları asla görmezden gelmiyoruz. Ülkemizin ve vatandaşlarımızın, döviz kurundaki dengesiz yükselişten ve enflasyondaki fahiş artıştan kaynaklı refah kayıplarını, endişelerini, beklentilerini gayet iyi bilhiyoruz. Bunların önüne geçecek tedbirleri ilk günden itibaren almaya başladık. Hatırlarsanız, geçtiğimiz aralık ayında döviz kurunda dengesiz yükseliş yaşanmaya başladıağında, aralarında kur korumalı mevduatın da olduğu bir dizi tedbirle paniğin önünü kesmiştik.

Enflasyondaki artışın insanlarımızın refah seviyelerinde yol açtığı kaybı önlemek için asgari ücreti, memur maaşlarını, emekli maaşlarını, sosyal yardım rakamlarını yılbaşında ciddi oranlarda artırdık. Temmuz ayındaki ilave düzenlemelerle, bu artışları daha da ileriye taşıdık. İnşallah önümüzdeki yılbaşında, tüm ücretlerin durumlarını, kayıplarını telafi edecek şekilde tekrar gözden geçireceğiz. Hep söylediğimiz gibi, hiçbir vatandaşımızın enflasyonun altında ezilmesine izin vermeyceğiz. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm devletlerin en büyük sorunu olan enflasyonun yol açtığı kayıpları telafi konusunda da, inşallah dünyaya örnek olacağız. Önündeki tüm engelleri birer birer kaldırarak, Türkiye'nin küresel siyasi, ekonomik, eskare güç mücadelelerinin ortasında bir istikrar adası olarak hedeflerine doğru ilerlemesini sağlamakta kararlıyız. Küresel dalgalanmalar ülkeleri, alışageldiklerimizden farklı yöntem ve üslüplarla yürütülen yeni tür savaşların eşiğine getirmişken, biz kendimizi bu kırılgan süreçten de ayrıştıracağız. Son dönemde karşımıza çıkan kimi bölgesel krizlere de bu anlayışla yaklaşıyor, kuklaların değil onların iplerini ellerinde tutanların oyunlarını bozacak stratejilerle hareket ediyoruz.

Türkiye'nin eski günlerini unutanlar, sanıyorlar ki ülke hep böyleydi, bu eserlerle, bu hizmetlere, bu imkanlara sahipti. Eskiler, "hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" derler. Halbuki şöyle özetin özeti mahiyetinde bir karşılaştırmayla ifade etmek bile, Türkiye'nin 20 yılda nereden nereye geldiğini göstermeye yeterlidir. Bu tablo, gençlerimizin de ülkemizin 20 yılda yaşadığı asırlık değişimi görebilmelerine imkan sağlayacaktır. Milletimizin teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu devraldığımız 2002 yılında, vatandaşlarımıza bir söz verdik. Dedik ki, Türkiye'yi eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet üzerinde yükselteceğiz. Bununla yetinmedik; ulaştırmayı, enerjiyi, sanayiyi, tarımı, sporu, sosyal yardımları ve daha pek çok başlığı da ekleyerek ülkemizi 20 yılda asırlık eser ve hizmetlere kavuşturduk.

Eğitimde; bu alana ayrılan yıllık bütçeyi, yükseköğretim dahil 10,3 milyar liradan, Haziran ayındaki ilaveyle birlikte 304 milyar liranın üzerine çıkardık. Derslik sayımızı 343 binden 612 bine yükseltirken, 750 bin yeni öğretmen ataması yaptık. Hükümetlerimiz dönemlerinde ilk ve orta öğretim öğrencilerimize toplam 3,5 milyar adet ücretsiz ders kitabı dağıttık. Bir dönem darbe zihniyetinin kasıtlı olarak yerle yeksan ettiği mesleki eğitimi yeniden ayağa kaldırdık, itibarını ve işlevini iade ettik, eğitime erişimi ve fırsat eşitliğini sağladık. Maarif Vakfımız vasıtasıyla 49 ülkede, 407 okul, bir yükseköğretim kurumu, 21 eğitim merkezi ve 42 yurt ile eğitim-öğretim faaliyetleri yürütüyoruz. Yükseköğretimde; 76 olan üniversite sayımızı 208'e, 70 bin olan akademik personel sayımızı 184 bine çıkardık.

Sağlıkta; hastane yatak sayımızı 164 binden 263 binin üzerine yükselttik. Çarşamba günü açılışını yaptığımız Etlik Şehir Hastanesi ile birlikte, son 5 yılda toplamda 29 bin yataklı 20 şehir hastanemizi hizmete sunduk. İnşası ve projesi devam edenlerle birlikte sayısı 35'e yatak kapasitesi 47 bine çıkacak şehir hastanelerimizle ülkemizi sağlıkta eşsiz bir yere taşımış olacağız.

Gençlik ve sporda; gençlik merkezi sayımızı 9'dan 417'ye, spor tesisi sayımızı 1575'ten 4 bin 138'e, yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi ise 182 binden 850 bine çıkardık. Yükseköğrenim burs ve kredi tutarını,lisans öğrencileri için aylık 45 liradan 850 liraya, yüksek lisans öğrencileri için 90 liradan 1700 liraya, doktora öğrencileri için 135 liradan 2 bin 550 liraya yükselttik.

Aile ve sosyal hizmetlerde; son 20 yılda ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza toplam 540 milyar lira tutarında kaynak aktardık. Göreve geldiğimizde 5 bin 777'den devraldığımız engelli memur sayısı bugün 66 bini buldu. Yaşlılara Destek Programıyla, 65 yaş üstü vatandaşlarımıza evde bakım, evde destek ve gündüzlü bakım hizmetleri veriyoruz. Kadınlarımızı siyasetten ekonomiye hayatın her alanında hak ettikleri seviyeye çıkarma, şiddet başta olmak üzere her türlü tehditten koruma yönünde tarihi reformlar yaptık. Milletimizin yapı taşı olan aile kurumumuzu ifsada dönük kasıtlı saldırıların farkındayız. Bu sinsi faaliyetlere karşı, maddi ve manevi tüm boyutlarıyla aile yapımızı korumakta kararlıyız. Aile fıtratını güçlendirmeye yönelik attığımız adımları, önünüzdeki dönemde yeni unsurlarla destekleyeceğiz.

Çalışma ve sosyal güvenlikte; 2002 yılında 184 lira olan net asgari ücret, bugün 5 bin 500 liraya ulaştı. Aktif sigortalı sayımız 12 milyondan 25,3 milyona yükselirken, toplam istihdam da 31 milyon sınırına dayandı.

Adalette; iktidara geldiğimizde 9 bin 349 olan hakim-savcı sayımızı, bu yıl itibarıyla 22 bin 756'ya yükselttik. Mahkeme sayısını adli yargıda yüzde 91, idari yargıda yüzde 42 artırarak teşkilatımızı güçlendirdik. Son 20 yılda toplam 277 adalet hizmet binası inşa ettik.

İçişlerinde; yerel yönetim mevcuatlarında yaptığımız düzenlemelerle mahalli idare sistemimizi birçok alanda güçlendirdik. Emniyet Genel Müdürlüğümüz, Jandarma Genel Komutanlığımız ve Sahil Güvenlik Komutanlığımız, toplam 538 bin personeliyle, ülkemizin ve milletimizin güvenliği için gece gündüz çalışıyor. Ülkemizin en küçük idari birimi olan muhtarlıklarımızı güçlendirdik, muhtarlarımızı sosyal güvenlik primi ödemelerinden maaşlarına kadar her alanda destekledik. Küresel bir sorun olan düzensiz göçle mücadele için 18 bin kişi kapasiteli 30 geri gönderme merkezi kurduk. Suriye'de sınır ötesi harekatlarımızın başladığı günden bugüne, oluşturduğumuz güvenli bölgelere, yaklaşık 526 bin gönüllü geri dönüş oldu.

Milli savunmada; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Pençe, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı Harekatları ve Pençe-Kilit Operasyonu ile güveny sınırlarımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok ettik, ediyoruz.

Ulaştırmada; 6 bin 100 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol mesafemizi 28 bin 722 kilometreye, 1714 kilometreden devraldığımız otoyol uzunluğumuzu 3 bin 633 kilometreye çıkardık. Karayolu tünel sayımız 83'den 469'a, karayolu tünel uzunluğumuz 50 kilometreden 663 kilometreye, köprü ve viyadük uzunluğumuz 311 kilometreden 730 kilometreye ulaştı. Son 20 yılda ülkemize kazandırdığımız ulaştırma eserleri içinde; köprüler arasında, Osman Gazi, Yavuz Sultan Selim, Adıyaman Nissibi, Elazığ Ağın, Tohma, Hasankeyf-i, 1915 Çanakkale var.

Tüneller arasında, Bolu Dağı, Avrasya, Ilgaz 15 Temmuz İstiklal, İzmir Konak, Erkenek, Cankurtaran, Sabuncubeli, Ovit, Kızılcahamam-Çerkeş, Salarha, Pirinkayalar var. Otoyollar arasında, İstanbul-İzmir, Kuzey Marmara, Menemen-Aliağa-Çandarlı, Ankara-Niğde, Kınalı-Tekirdağ, Çanakkale-Savaştepe var. Daha burada saymakla bitiremeyeceğimiz nice eserlerimiz ülkemizin dört yanında milletimize hizmet veriyor. Toplam 1460 kilometre uzunluğunda hızlı tren güzergahı, 2 bin 102 kilometre uzunluğunda yeni demiryolu ağı, 8 bin 547 kilometre uzunluğunda elektrikli ve sinyalli demiryolu hattı inşa ettik. Uzunluğu 11 bin 590 kilometreyi bulan mevcut demiryollarımızı tamamen yeniledik. Havayollarında; 26'dan devraldığımız havalimanı sayımızı 31 ilavesiyle 57'ye çıkardık. Denizcilikte; tersane sayımızı 37'den 84'e, yat bağlama kapasitemiz 8 bin 500'den 18 bin 667'ye yükseltildi.

Bilgi ve iletişim teknolojilerinde; 2002 yılında sadece 3 bin olan geniş bant abone sayısı bugün 88,8 milyona, e-devlet kullanıcı sayısı ise 60,6 milyona ulaştı.

Çevre, şehircilik ve iklim değişikliğinde; TOKİ eliyle 81 şehrimizin tamamın yayılan toplam 1 milyon 170 bin konut ürettik, 3 milyon konutun dönüşümünü tamamladık. Böylece bir deprem ülkesi olan ülkemizde, 12 milyon vatandaşımızı yeni ve güvenli konutlara kavuşturduk. halihazırda 350 bin konutun dönüşümü sürüyor. Geçtiğimiz haftalarda 500 bin sosyal konut, 250 bin konut amaçlı arsa, 50 bin işyeri kampanyamızın müjdesini milletimizle paylaştık. bu kampanyanın ilk etabı olan 250 bin sosyal konutun, 100 bin konut arsasının ve 10 bin işyerinin inşasına hemen başlıyoruz. Konut amaçlı arsa üretimini 1 milyona çıkartacak bir hazırlığın da içindeyiz.

"81 şehrimize 81 milyon metrekare millet bahçesi" kazandırma hedefimiz çerçevesinde, bugün tüm Türkiye'de 455 millet bahçesi yapıyoruz. Bunlardan 137'sini tamamlayarak hizmete sunduk, 2023'te tamamını bitirmiş olacağız.

Tarım ve ormanda; son 20 yılda çiftçilerimize toplam 183 milyar lira tutarında tarımsal destek verdik, cari rakamlarla bu rakam 465 milyar liraya tekabül ediyor. Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasılamızı 37 milyar liradan, geçtiğimiz yıl itibarıyla 407 milyar lira seviyesine yükselttik. Barajlarımızı 276'dan 930'a, hidroelektrik santrali sayımızı 97'den 730', içme suyu tesisi sayımızı 84'ten 370'e, sulama tesisi sayımızı 1764'ten 3 bin 325'e çıkardık.

Makroekonomide, milli gelirimizi 238 milyar dolardan aldık, 1 trilyon dolar sınırına getirdik. Satın alma gücü paritesine göre Türkiye 2021 yılında dünyanın en büyük 11'nci ekonomisi, Avrupa'nın ise 4'üncü büyük ekonomisi haline geldi. Türk ekonomisi, 2002-2021 döneminde yıllık ortalama yüzde 5,5 büyüme kaydetti. Geçtiğimiz yıl büyüme oranımız yüzde 11 ve bu yılın ilk yarısında yüzde 7,5 seviyesinde gerçekleşti. Kovid-19 salgınının dünya ekonomilerini derinden sarstığı bir ortamda Türkeyi G-20 içinde en hızlı büyüyen ülkelerin başında yer aldı.

Ticarette; yıllık 36 milyar dolar olan ihracatımızı 250 milyar doların üzerine çıkardık. Dış ticaret hacmimiz, geçtiğimiz yıl 500 milyar dolar sınırına dayandı.

Sanayi ve teknolojide; 142 yeni organize sanayi bölgesi, 25 endüstri bölgesi, 87 teknopark kurulmasını sağladık. Milli Uzay Programımızı oluşturduk ve 2023 yılında bir Türk vatandaşının uluslararası uzay istasyonuna gönderilmesi sürecine start verdik. Yerli elektrikli otomobilimiz TOGG'un Gemlik'teki fabrikasını 29 Ekim'de açıyor, seri üretimi başlatıyoruz. Milli Teknoloji Hamlemizi, gençlerimizin enerjisini ve birikimini en üst düzeyde ülkemizin hizmetine sunacak bir anlayışla hayata geçiriyoruz. 

Savunma sanayiinde; ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde küresel taleplere de cevap verecek güçlü bir alt yapı kurduk. İnsanlı-insansız hava araçlarından kara ve deniz araçlarına, donanımlardan yazılıma her alanda, kendi savunma sanayi ürünlerini tasarlayabilen, üretebilen, ihraç eden dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdik.

Enerji'de; toplam kurulu gücümüzü 31 bin 846 megavattan 101 bin 518 megavata yükselttik. Karadeniz'de toplam 540 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşefettik, ilk nükleer santralimizi önümüzdeki yıldan itibaren devreye alacak şekilde inşa etmeye başladık. Yerli ve yenilenebilir enerji üretimine yaptığımız yatırımlarla, ülkemizin dışa bağımlılığını merhale merhale azaltıyoruz.

Kültürde; dünya mirası listesindeki varlık ve alan sayımızı 9'dan 19'a, yurt dışından getirilen eser sayısını 2 bin 525'ten 9 bin 34'e, Türk kazıları sayısını 57'den 149'a ulaştırdık.

Turizmde; salgının sebep olduğu zararları hızla telafi etmekle kalmıyor, çok daha büyük hedeflere yöneliyoruz. Bu yıl sonunda 40 milyar dolarlık bir turizm geliri elde etmeye doğru gidiyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz vasıtasıyla restore edilen eser sayımızı 46'dan 5 bin 781'e yükselttik.

Diyanet İşleri, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları, AFAD, TRT ve Anadolu Ajansı gibi kurumlarımız vasıtasıyla gönül köprüsü kurduğumuz dostlarımızla ilişkilerimizi her geçen gün güçlendiriyoruz. Cumhurbaşkanlığına bağlı başkanlıklar, ofisler, kurullar ve diğer birimlerimiz de kendi sorumluluk alanlarında ülkemize çok önemli katkılar sağlıyor. Görüldüğü gibi ne kadar özetlersek özetleyelim, ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetler saymakla bitmiyor. İnşallah bu eser ve hizmet çıtasını, önümüzdeki dönemde daha da yükseğe çıkartacağız.

İnsanlık salgınların, savaşların, ksrizleri ve istikrarsızlıkların merkezinde olduğu sancılı bir süreçten geçiyor. Dünyamız aynı zamanda sosyal barışı, insanların bir arada yaşama iradesini ve demokratik kazanımları tehdit eden büyük bir girdaba doğru sürükleniyor. Üç kıtanın kavşak noktasında yer alan Türkiye, yaşanan tüm gelişmelerden en fazla etkilenen ülke konumundadır. Türkiye'nin içine kapanma, kendini dış dünyadan izole etme, bölgesindeki hadiseleri tribünlerden seyretme lüksü yoktur. Dünyanın 34 farklı ülkesine yayılan 78 şehitliğimiz, dış politikamızın tabii sınırlarını da çizmektedir. 

Hiç kimse Türkiye'nin ufkunu 780 bin kilometrekareye hapsedemez. Bize uzunca bir vakittir unutturulmaya çalışılsa bile, bölgemizde cereyan eden her olay, bu hakikati hepimize tekrar hatırlatmaktadır. Türkiye olarak, işte bu gerçekler ışığında, vatandaşlarımızla birlikte dost ve kardeşlerimize karşı sorumluluklarımızı da yerine getirmenin çabasındayız. Küresel ve bölgesel sorunların çözümünde inisiyatif alan, yapıcı ve aktif bir siyaset uyguluyoruz. Gerilim peşinde koşmadığımız gibi kimden gelirse gelsin baskılara da boyun eğmiyor, milletimizin izzetine asla halel getirmiyoruz.

Onurlu, sabırlı, kararlı ve basiretli bir tavırla Türkiye'nin hak ve hukukunu her alanda güçlü bir şekilde savunuyoruz. Uluslararası planda fikirlerine başvurulan, önerileri dikkate alınan, kah arabulucu, kah kolaylaştırıcı olarak sorunlara çözüm üreten bir diplomatik güç haline geldik. 255 dış temsilciliğimizle dünyanan en büyük 5 diplomesi ağından birine sahibiz. Büyük bir gururla ifade temek isterim ki, Türk tiplomasisi son asırların en başarılı dönemini yaşamaktadır. Ukrayna krizindeki tutumumuz, ülkemizin barışı, istikrarı, insanı ve insan hayatını merkeze alan dış politikasının en son örneğidir. 

Biliyorsunuz, bu kriz ilk başladığında kimi çevrelerin yoğun baskılarına maruz kaldık. Bazı dış güçler ve onların içimizdeki sözcüleri, ağızlarını her açtıklarında bizi treni kaçırmakla, yalnız kalmakla, hata yapmakla suçladılar. Türkiye'ye ve Türk ekonomisine çok ağır bedeller ödedecek fevri kararlar almamız için bize etmediklerini bırakmadılar. Ama biz politikalarımızı bunların dediklerine göre değil ülkemizin çıkarlarını merkeze alarak belirledik.

İki komşumuz arasındaki bu savaşta tercihimizi barıştan, diyalogdan, adaletli hakemlikten yana kullandık. Her iki ülkeyle var olan yakın ilişkilerimizi gözeterek, ateşi harlamak, fitneyi körüklemek yerine, savaşı sonlandırmak için çabalamayı tercih ettik. Bu anlayışla süreçte kolaylaştırıcı rol üstlendik, Rusya ile Ukrayna Dışişleri Bakanlarını Antalya'da buluşturduk, müzakere heyetlerine İstanbul'da ev sahipliği yaptık. Birleşmiş Milletlerle birlikte, Ukrayna tahılının dünya pazarlarına sevk edilmesine yönelik "Tahıl Koridoru" mutabakatını hayata geçirdik. Ülkemizin yoğun gayretleri neticesinde varılan bu mutabakat, küresel krizler karşısındaki etkisizliği sebebiyle prestiji sarsılan birleşmiş Milletler'in son yıllarda kaydettiği en büyük başarılardan biridir. Rusya-Ukrayna arasında gerçekleştirilen "esir mübadelesi" ise Türk doplamasisini çok farklı bir liğe yükseltmiştir.

Birleşmiş Milletler 77'inci Genel Kurulu vesilesiyle yaptığımız temaslarda Türk dış politikasının ulaştığı seviyeyi görmekten memnuniyet duyduk. Ülkemizin Rusya-Ukrayna krizi, göç meselesi, insani yardımlar, terörle mücadele ve barışı koruma yolunda attığı adımların, tüm dünya tarafından takdirle karşılandığına bizzat şahitlik ettik. Birleşmiş Milletler kürsüsünden yıllardır dile getirdiğimiz "DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR" tespitimiz, Güvenlik Konseyi içinde bile artık makes buluyor. Havasını soluduğu, ekmeğini yediği ülkeden habersiz olanlar görmese de, yurt dışında yaşayan herkes küresel bir güç haline gelen Türkiye gerçeğini gayet iyi biliyor.

Geçen yıl açılışını yaptığımız Türkevi binası, iddia ve özgüven sahibi işte bu Türkiye'nin New York'taki sembolüdür. Birleşmiş Milletler'in tam karşısında abide bir eser olarak yükselen Türkevi, bu sene diplomasinin kalbinin attığı yerlerden biri haline gelmiştir. Milletimize ve ülkemize böyle bir eser kazandırmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Yine bu temaslarımızda, daha düne kadar bize olmadık ithamlarda bulunanların, savunma sanayi başta olmak üzere pek çok alanda ülkemizle iş birliğini geliştirmenin yollarını aradıklarını gördük. 

New York öncesi Özbekistan'ın Semerkant şehrinde yapılan ve diyalog ortağı olarak katıldığımız Şanghay Zirvesi, ikili ve çok taraflı temaslarıyla, ülkemizin genişleyen dış politika vizyonunun bir örneği olmuştur. Rusya'dan Çin'e, Kazakistan'dan Pakistan'a, Hindistan'dan iran'a pek çok bölge ülkesinin katıldığı bu zirvede, Türkiye'nin Batı'yla birlikte Doğu'da da önemli bir işbirliği ortağı olarak görüldüğünü müşahede ettik.

Diğer yandan, terörizmle mücadeledeki kararlılığımızı, NATO'nun en son genişleme sürecinde açıkça gösterdik. Madrid'de kabul edilen NATO'nun Yeni Strateji Belgesi'nde terörizmin, ittifaka yönelik ana tehditlerden başlıcası olarak tanımlanmasını sağladık. Madrid Zirvesi öncesinde imzaladığımız Üçlü Muhtıra'yla da, terörle mücadeledeki beklentilerimizi kayda geçirdik. İsveç ve Finlandiya'nın verdikleri taahhütleri yerine getirip getirmediğini titizlikle takip ediyoruz. Elbette nihai kararı milletimiz adına Gazi Meclisimiz verecektir. Biz ülkemize verilen sözler tutulana kadar, bu konudaki ilkeli ve kararlı tutumumuzu koruyacağız. Yaklaşık 40 yıldır terörle mücadele eden, on binlerce vatandaşını teröre kurban vermiş bir ülke olarak, bu konuda kimseye taviz verecek durumumuz yok.

Suriye'de ve Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirdiğimiz harekatlarla, bölücü hainleri kıpırdayamaz hale getirdik. Yurt dışına kaçan FETÖ'cü alçakların ülkemize iadesi ve hukuk önünde hesap vermesi için de tüm kurumlarımızla dört bir koldan çalışıyoruz. Terör belasını milletimizin gündeminden tamamen çıkarana kadar mücadelemizi tavizsiz bir şekilde sürdüreceğiz. Gönül coğrafyamız Balkanlar'da, barış ve istikrarın tesis edilmesi, huzur ikliminin sağlanması için çaba harcıyoruz. Bu çerçevede eylül başında Bosna Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan'a önemli bir ziyarette bulundum. Balkanlarda huzurun ve istikrarın kökleşmesi, önümüzdeki dönemde de dış politika önceliklerimizin başında yer almayı sürdürecektir.

Ortadoğu'da, yakın çevremizde bir normalleşme iklimi zemin kazanmaya başladı. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail'le ilişkilerimiz karşılıklı çıkar temelinde gelişiyor, Mısırla'da benzer bir süreç işliyor. Filistin davasına verdiğimiz önemi ve Filistinli kardeşlerimizin de her daim yanlarında olduğumuzu burada tekrar ifade etmek istiyorum. Güney Kafkasya'da, Can Azerbaycan'ın Vatan Muharebesi zaferinden sonra, bölgede kalıcı barış için bir umut ışığı doğdu. Can Azerbaycan'a olan desteğimiz, Şuşa Beyannamesiyle vücut bulduğu üzere, çok kıymetli bir bakidir.

Ortaya çıkan yeni durumun bölgede kalıcı barış ve huzurun tesisine vesile olması için üzerimize düşeni yapıyoruz. Atadığımız Özel Temsilciler vasıtasıyla Ermenistan'la ilişkilerimizi yeniden bir seviyeye taşıma iradesini ortaya koyduk. Ermenistan, kendisine sunulan barış fırsatını iyi değerlendirmelidir. Kıbrıs'ta iki ayrı devlet ve halk vardır. İzolasyon ve ambargolara artık son verilmeli ve Kıbrıs Türkleri'nin hak ettikleri uluslararası tanınma ve meşruiyete dair tüm sözler tutulmalıdır. Amerika'nın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosunu kaldırma kararını kabul etmiyoruz.

Ege'deki gayriaskeri statüdeki adaları silahlandıran Yunanistan'ın, bu hususta adeta teşvik edilmesi de, akla izanla, müttefiklikle bağdaşmaz. Bölgede tahrik ve gerilim siyaseti gütmek, hiç kimsenin hayrına değildir, olmayacaktır. Biz, 100 yıl sonra Yunanistan'ı kimlerin yeniden üzerimize saldığını çok iyi biliyor, bu şekilde oynanmaya çalışılan oyunun farkında olduğumuzu her fırsatta söylüyoruz. Yunanistan yönetimine, kendini ve halkını filakete sürükleyecek kışkırtmalardan uzak durmasını tavsiye ediyoruz.

Yeniden Asya girişimimize büyük önem veriyoruz. afrika ve Latin Amerika'da, ekonomi ve ticaret başta olmak üzere, ikili ve çok taraflı platformlarla iş birliği ve diyaloğumuzu güçlendiriyoruz. aralık ayında İstanbul'da düzenlediğimiz Üçüncü Türkiye-Afrika Zirvesi ile tüm Afrikalı dostlarımızla bir kez daha kucaklaştık. Böylece Türkiye'nin Afrika kıtasına yönelik ilgisinin uzun vadeli ve kalıcı olduğunu açıkça gösterdik.

Türk Dünyasıyla olan iş birliğimizi de her alanda ilerletmenin gayretindeyiz. Son zirve toplantısını Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda yaptığımız Türk Devletleri Teşkilatı'nın küresel ölçekte hak ettiği yeri alması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Şu hususun altını da özellikle çizmek istiyorum. Dış politikadaki açılımlarımızı bazı çevreler "eksen kayması" olarak göstermeye çalışıyordu. Halbuki Türkiye, eksek kayması değil, dünyadaki çok farklı diplomatik ilişkilerini, milli menfaatlerimiz çerçevesinde aynı anda yürütmeyi başararak, kendi ekseninin tahkim ediyor.

Önümüzdeki yıl hep birlikte coşkuyla kutlayacağımız Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılına atıfla, 2023'te milletimizin huzuruna yeni bir sözle çıkıyoruz. Bu söz, ülkemize bugüne kadar kazandırdığımız eser ve hizmetlerin üzerine Türkiye Yüzyılı inşa etme sözüdür.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını, milletimizin asırlık hayallerini hayata geçirme dönemi haline dönüştürmekte kararlıyız. İnşallah bunu yasaması ve yürütmesiyle hep birlikte gerçekleştireceğiz. Türkiye Yüzyılının ilk seçiminin, ülkemizin bu vizyonu, milletimizin bu özlemi doğrultusunda en hayırlı şekilde sonuçlanacağına inanıyorum. bu duygularla bir kez daha yeni yasama yılımızın hayırlı olmasını diliyorum. 

TRT

Türkiye Haberleri

Balıkesir açıklarında 64 düzensiz göçmen kurtarıldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan Togg'un direksiyonunda: Türk Sanat Musikisini nereden dinleyeceğiz?
Devrilerek alev alan tırda sıkışan 2 kişi öldü
İzmir açıklarında 32 düzensiz göçmen kurtarıldı
Bakan Çavuşoğlu, Japon mevkidaşı Hayashi ile görüştü