Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Deprem Bilimci Prof. Dr. Bülent Kaypak, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen bölgelerde deprem tomografisi çalışması yaptıklarını belirterek, bu sayede depremlerin enlem, boylam ve derinlik olarak gerçek konumlarının tam olarak hesaplanabileceğini bildirdi.
Aynı zamanda Ankara Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü olan Kaypak, 6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaşandığı Doğu Anadolu Fay Hattı'nda yaptıkları çalışmalara ilişkin bilgi verdi.
Depremlerden etkilenen 11 il arasında yer alan Osmaniyeli olduğunu belirten Kaypak, ailesinin evinin de depremde zarar gördüğünü, bu kapsamda bölgede yapılan çalışmaları önemsediğini ifade etti.
Kaypak, Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde 2016'da deprem tomografisi çalışması yaptıklarını belirterek, bu çalışmada doğu-batı yönünde Adıyaman’dan Adana’ya, kuzey-güney yönünde ise Kayseri'den Hatay'a kadar olan bölgede 2000 ve 2012 yılları arasında meydana gelen depremlerin incelendiğini aktardı.
"Bölgenin yer altı yapısını 50 kilometre derinliğe kadar görüntüledik"
Deprem tomografisi hakkında bilgi veren Kaypak, "Deprem tomografisi dediğimiz şey aslında depremleri bir kaynak gibi kullanarak bunlardan yayılan sismik dalgaların geçtiği yer altı ortamlarının tıptaki tomografiye benzer şekilde görüntülenmesidir. Böylece inceleme yapılan bölgenin belirli bir derinliğe kadar sismik dalga açısından hızlı ve yavaş zonları belirlenmiş olur." ifadelerini kullandı.
Bu çalışmanın henüz yayınlanmış bir çalışma olmadığını belirten Kaypak, "Sismik tomografi çalışmasıyla biz depremlerin özellikle ana şokların konumunu, enlem, boylam ve derinlik olarak daha doğru bir şekilde belirlemeye çalışacağız. Şimdi onun için elimizde belirlenmiş bir üç boyutlu hız modeli var. Bu hız modeli ile ana şoklardan sonra artçı şokların da gerçek yerlerini bularak bu depremler ile kırık yapılarının ilişkisini yatay ve düşey düzlemde çok daha net görmüş olacağız." diye konuştu.
Prof. Dr. Kaypak, tomografi çalışmasıyla ortaya çıkacak faydalara da işaret ederek, şöyle devam etti:
"Elimizdeki son Kahramanmaraş depremlerini kullanarak, daha doğrusu tüm artçı verilerini de tam olarak alırsak, bunları üç boyutlu hız modeliyle yeniden konumlandırıp, yerlerinin ve derinliklerinin, mevcut fay çizgisellikleri ile ilişkili olup olmadığını ya da ilksel hesaplamalara göre saçılmış depremleri bir çizgisellik üzerinde toplamaya çalışabileceğiz. Böylece fay düzlemlerinin ne kadar birbiriyle bağlantılı olduğunu net olarak görmüş olacağız. Aynı zamanda derinlikleri de net olarak hesapladıktan sonra derinlik dağılımına da bakmış olacağız."
Prof. Dr. Bülent Kaypak, yer altı yapısının tomografi çalışmasıyla görülebildiğini bildirerek, şöyle konuştu:
"Özellikle neojen yaşlı dediğimiz yani genç çökel alanları ya da sağlam kaya zeminleri ve hatta yer kabuğunun içerisine doğru magmadan gelen yükselimlerin olup olmadığını net olarak görebileceğiz. Aslında bu depremlerin oluşum nedenlerine ilişkin olarak düşey yönlü kuvvetlerin ne kadar etkin olduğu konusunda da net bir bilgimiz yok şu ana kadar. Bu tomografik görüntülerle düşey yönde acaba depremlerin oluşumuna etki eden herhangi bir magmatik sokulum var mı yok mu, bunu da gözler önüne sereceğiz. Son depremlerle tomografik görüntüler arasında bir ilişki bulmaya çalışacağız."
Bölgedeki eski ve yeni tomografik görüntüler karşılaştırılacak
Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ilde yeniden bir tomografi çalışması yapacaklarını belirten Kaypak, "Elimizde daha önce elde edilmiş tomografik görüntüler var. Yeni görüntüleri elde etmek biraz zaman alacaktır ama son depremlerden elde edeceğimiz tomografik görüntülerle karşılaştıracağız. Yer içerisinde hız yapısında bu devasa enerjiyi açığa çıkan depremler nasıl bir değişiklik yarattı, böylece geçmiş depremler yani geçmiş tomografik görüntülerle bu görüntüler arasındaki farklılığı da bulmuş olacağız." diye konuştu.
Kaypak, bu çalışmada belli bir büyüklüğün üzerindeki artçı depremleri kaynak olarak kullanacaklarını belirterek, çalışmayı Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümünün öğretim üyeleri ve yüksek lisans öğrencilerinden oluşan 5-6 kişilik bir ekiple, 6 ay içerisinde tamamlamayı planladıklarını da kaydetti.
TRT